Denizcilik Bilgileri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Denizcilik Bilgileri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

31 Ağustos 2007 Cuma

Pusula

Resim Pusula

Pusula, yön gösteren, kerteriz alıp mevki bulmaya yardım eden mıknatıslı veya cayro ile çalışan seyir aleti. El pusulaları genellikle ortasında bir mil üzerinde serbestçe duran ve uçları yerin manyetik kutuplarına yönelerek kuzey doğrultusunu anlamaya yarayan mıknatıslanmış bir iğne yerleştirilmiş, manyetik olmayan bir maddeden yapılmış kutu şeklindedir.
Pusula, İtalyanca bir sözcük olan bussola kelimesinden Türkçeye geçmiştir.
Bir pusula aslında yer manyetik alanının doğrultusunu gözlemlemekte kullanılan mıknatıslaşmış bir iğnedir. Temel organı hareketli bir mıknatıstan oluşan ölçü aygıtları da bu adla anılır.


Dünya'nın neresinde durursanız durun, elinizde bir pusula varsa size kuzey kutbunu gösterir. Okyanusun ortasında olduğunuzu düşleyin; her taraf sularla çevrili, hava da bulutlu ve güneş görünmüyor. Elinizde bir pusulanız yoksa yönünüzü nasıl tayin edeceksiniz? GPS uyduları ve diğer ileri teknoloji seyir aletleri icat edilmeden önce insanoğlunun en kolay ve en ucuz yönlendirme aleti pusulalardı. Pusula nasıl çalışıyor ve küçük manyetik alanları saptamada neden böylesine kullanışlı bir alet? Tüm bu soruları yanıtladıktan sonra sıfırdan bir pusula nasıl yaparız, bir de ona bakacağız... Temel Noktalar Pusula son derece basit bir alet. Jiroskopik pusulaların tersine manyetik pusulalarda, çok hafif küçük bir mıknatıs, neredeyse sürtünmesiz bir pivot noktası üzerinde durur. Mıknatısa genellikle iğne denir. İğnenin bir ucu "N" ile işaretlenir ve belli bir renkle boyanır, böylelikle kuzeyi gösterdiği belirtilir. Yüzeysel olarak bakıldığında pusulayla ilgili her şey işte bu kadar! Dünya merkezine gömülü büyük bir mıknatıs çubuk" benzetmesi, Dünya'nın niçin manyetik alana sahip olduğunu açıklıyor; ancak gerçekte neler olduğunu anlatmaya yetmiyor. Gerçekte neler oluyor? Kimse gerçekte neler olduğunu bilmiyor, ancak yürürlükteki kuram, yukarıdaki şekilde de görüldüğü gibi, Dünya'nın merkezinin çoğunlukla erimiş demirden (kıpkırmızı) oluştuğunu düşündürüyor.

 Fakat merkezin en orta noktasındaki basınç o denli yüksek ki, süper sıcak demir, kristalize olup katılaşır. Dünya'nın dönüşünün yanı sıra, çekirdekten yayılan ısıyla oluşan dikey hava akımı (konveksiyon), sıvı demirin dönel bir biçimde hareket etmesini sağlar. Sıvı demir tabakadaki bu dönel güçlerin, dönme ekseni etrafında zayıf manyetik güçler yarattığına inanılır. Dünya'nın manyetik alanı çok zayıf olduğundan, pusula, herhangi bir şeyin yarattığı çok hafif manyetik alanların saptayıcısından başka bir şey değildir. Pusulanın neden çalıştığıysa daha da ilginç. Dünya'nın, içinde koskocaman bir manyetik çubuk barındırdığını düşünelim. Pusulanın kuzey ucunun kuzey kutbunu göstermesi için, Dünya'nın içine gömülü olduğunu varsaydığımız bu koskocaman mıknatıs çubuğun güney ucunun, Kuzey Kutbunu gösteriyor olması gerek (şekilde görüldüğü gibi). Dünya'yı böyle düşündüğümüzde, mıknatıslara ilişkin "karşıtlar birbirini çeker" kuralına göre, pusula iğnesinin kuzey ucu, Dünya'nın içine gömülü olduğunu varsaydığımız mıknatıs çubuğunun güney ucunu, böylelikle de kuzeyi gösterecek. Tam olarak doğrusunu söylemek gerekirse, Dünya'nın içinde gömülü olduğunu varsaydığımız mıknatıs çubuğun, Dünya'nın dönme ekseni boyunca değil de merkezden biraz sapmış olduğunu hatırlayalım. Hemen hemen bütün iyi haritalarda, farklı bölgelerde nasıl bir sapma olduğu gösterilir (çünkü gezegenin neresinde olduğunuza bağlı olarak, bu biraz farklılık gösterir). Dünya'daki manyetik alan yüzeyde oldukça zayıf. Sonuçta Dünya gezegeninin çapı yaklaşık 8000 mil civarında olduğundan, pusulamızı etkileyecek manyetik alanın uzun bir yol kat etmesi gerekiyor. İşte bu yüzden pusulalarda hafif bir mıknatısa ve sürtünmesiz bir yataklamaya ihtiyaç var. Aksi taktirde Dünya'nın manyetik alanı pusula iğnesini döndürmeye yetmeyecektir.

Rüzgarlar ve Yönleri

Şekil:Rüzgarlar ve Yönleri

Rüzgarlar ve Yönleri

A - RÜZGÂRLAR


Rüzgâr, bir yüksek basınç alanından, alçak basınç alanına doğru, kitle halinde, yatay yönde, yer değiştiren hava hareketine denir. Bu hareket sonucu, karada olan olaylardan çok, denizde olan olaylar balıkçıyı ilgilendirir. Rüzgârların estiği yönlere, adlarına ve şiddetine göre havanın ve denizin nasıl olacağı tahmin edilebilir. İklim bilim denilen bilim dalı, bundan yararlanarak ve geçmişteki gözlemleri değerlendirerek, aşağı yukarı hiç şaşmayan hava tahminlerinde bulunup "Tahmin Takvimleri" yapmıştır.Amatör balıkçılar da, rüzgârları ve özelliklerini öğrenerek denizin tehlikesiz olduğu dönemleri anlar ve güvence içinde avcılık yapar.Bir pusulayı önümüze alarak baktığımızda, dört ana yönden oluştuğunu görürüz. Yatay olarak yerde duran pusulanın tepesi, ya da üstü Kuzeyi gösterir. Buradan esen rüzgâra denizci dili ile YILDIZ denir.Yıldızın altı güneyi gösterir, buradan esen rüzgâra KIBLE denir.

Yatay pusulanın solu, doğuyu gösterir, buradan esen rüzgâra GÜNDOĞDUSU yada Güneş rüzgârı Sağı ise batıyı gösterir, buradan esen rüzgâra da BATI denir. Pratik olarak güneşin doğduğu yönü soluna alan bir kimsenin, sağı batıyı, tam karşısı güneyi arkası da kuzeyi gösterir. Bu rüzgârlar ve yönler dört asal rüzgâr ve yöndür.Yıldız ile gün doğusu arasından esen rüzgâra POYRAZ, Gün doğusu ile kıble arasından esene KEŞİŞLEME, Yıldız ile batı arasından esene KARAYEL, batı ile kıble arasından esene de LODOS denir.Bunlar da ikincil yön veya feri rüzgârlar denir. Feri rüzgârlar, iki ana yön rüzgârın tam ortasından çıkan rüzgârlardır.
Rüzgârlar şiddetlerine göre 12 adla anılırlar.Bunlar: Sakin, gayet hafif, hafif, latif, orta, frişka, kuvvetli, orta fırtına, fırtına, kuvvetli fırtına, büyük fırtına, bora ve kasırgadır. Kasırga, ayrıca siklon veya tayfun adı ile de bilinir.Rüzgârların şiddeti saatte kilometre olarak ölçülür. Denizciler saatte 50 kilometreden hızlı esen rüzgârlara fırtına derler.Rüzgârların en güçlüsü kasırgadır. Ülkemiz sularında görünmeyen bir rüzgâr türüdür. Daha çok okyanuslarda ve ABD'lerinin bazı bölgeleri ile Japonya'da görülür. Hem denizde ve hem de karada büyük felaketlere yol açar. Binaları yıkar, denizleri taşırır, ağaçları kökünden söker.Bizim denizlerimizde saatte 100 kilometre hızla esen büyük fırtınalar ve ondan daha hızlı esen boralar görülür. Kasırga görülmez.Rüzgârlar hızı, anemometre denilen ve havanın yere göre hızını ölçen aletle ölçülür.
                                            

B - RÜZGARLARI ANLAMLARI      (Beaufort Rüzgar skalası)

Rüzgârların cinsini denizdeki dalgaların şekline, dumanlara, ağaç yaprakları ve dallarına, elektrik direkleri ve tellerine, evlerin damlarındaki kiremitlere, bacalara bakarak anlamak mümkündür.Sakin denilen rüzgâr türünde, esinti hemen hemen hiç yoktur, dumanlar dikine çıkar, yapraklar kımıldamaz. Gayet hafif rüzgârda dumanlar az eğilim kazanır, yapraklar zaman zaman kımıldar.Hafif rüzgârda, yapraklar sürekli kımıldamaya, denizde sular oynaşmağa başlar. Latif rüzgârda, yapraklar sürekli sallanır denizde dalgacıklar oluşur. Orta rüzgârda, ağaç dalları sallanmağa başlar,dalgacıklar küçük dalgalara dönüşür. Frişkada, dumanlar yatay hale gelir, bayraklar sürekli, ağaç dalları aranıra dalgalanır. Kuvvetli rüzgârda, rüzgârın hızı saatte 35-40 km.ye çıkar, büyükçe dalgalar meydana gelir, elektrik direklerinin telleri sallanarak ses çıkarır. Orta fırtınada, hız saatte 50 km.ye ulaşır ve gerçek fırtına oluşur. Ağaçlar sallanır, sandalda dümen tutmak zorlaşır ve ayakta zor durulur. Fırtınada hız 60-70 km.ye ulaşır, ağaçlar sürekli sallanır ve küçük dallar kırılır. Kuvvetli fırtınada, ağaç dallarının büyükleri de kırılır, elektrik direkleri sallanır, teller kopar, binaların kiremitleri ve bacaları uçar. Büyük fırtınada hız 100 km.nin üstüne çıkar. Küçük ağaçlar kökünden sökülebilir, çatılar uçar, yürümek imkânsız hale gelir, denizde tekneler alabora olur, büyük dalgalar meydana gelir. Borada, hız 120 km.ye çıkar, evlerde büyük hasarlar meydana gelir, damlar, çatılar uçar, büyük ağaçlar bile kökünden sökülür, denizde durmak imkânsız hale gelir. Kasırgada ise hızın limiti kalmaz; 120 km.nin üstüne çıkar, ne denizde, ne karada durulamaz, gerçek bir felaket başlar, büyük gemileri batırır, binaları temelinden söker, meydana gelen muazzam dalgalar kıyı şeridinde olan yerleşim bölgelerini yerle bir eder.Bu belirtilere bakarak, esen rüzgârın hangisi ve hızının ne olduğunu anlamak mümkün olur. Böylece de denize çıkacak olan balıkçılar işlerini garantiye almış olurlar.Ayrıca, güneş ve aya bakarak havanın nasıl olacağını anlamak da mümkündür. Örneğin, güneş batarken çevresinin kırmızımsı olması gökyüzünün açık ve pembemsi görünmesi ertesi gün için iyi bir havaya işarettir. Eğer güneşin çevresi sarı ise, yağışa, açık pembe ise rüzgâr eseceğine işarettir.Güneş doğarken ise, çevresi dumanlı ve hafif bulutlu ise rüzgâra, fazla dumanlı ve bulutlu ise fırtınaya, güneşin çevresi kırmızı renk ise yağmura ve rüzgâra işarettir.Ay doğarken, çevresi kırmızı renkte ise yağmura ve rüzgâra, donuk renkli ise yağmura, çeşitli renkler arasında boğulmuş ise kuvvetli fırtınaya işaret eder.Çiğ yağması, sis olmasına, açık ve berrak, yıldızlı geceler ertesi gün için iyi havaya, denizin renginin maviden koyu lacivert, ya da yeşile, siyaha dönüşmesi fırtınaya, martıların akşam üstü telaşlı uçmaları ve durmaksızın bağırmaları havanın sertleşeceğine işarettir. Sabahları keşişlemeden esen rüzgâr, öğleden sonra çok sıcak havanın ve onun ardından da kısa süren bir boranın habercisidir.



Yönler 2’ye ayrılır.

1-) Ana Yönler2-) Ara Yönler


Ana Yönler

A-) Doğu
B-) Batı
C-) Kuzey
D-) Güney

Doğu : Güneşin doğduğu yere doğu denir.
Batı : Güneşin battığı yere batı denir.
Kuzey : Güneşin doğduğu yeri sağımıza alınca önümüz kuzey olur
Güney : Güneşin doğduğu yeri sağımıza alınca arkamız güney olur

Ara Yönler

Ana yönler arasında kalan yönlere, ara yönler denir. Ara yönler 4 yönden oluşmaktadır. Bunlar;

Kuzeydoğu : Kuzey ile doğu arasında kalan yöndür.
Kuzeybatı : Kuzey ile batı arasında kalan yöndür.
Güneydoğu : Güney ile doğu arasında kalan yöndür.
Güneybatı : Güney ile batı arasında kalan yöndür.


GÜN DOĞUSU: Doğudan esen rüzgardır. Denizde tehlike yaratmaz. Ancak balıkçılık açısından kötü bir rüzgardır. Ani ısı değişiklikleri yaptığından balıklar bu rüzgar estiğinde gezindikleri suları terk ederler. Onun için işte balıkçılar (her şeyin doğrusunu severim, gün doğusunu sevmem) derler.

BATI: Batıdan esen rüzgardır. Buna günindi de denir. Kaçak bir havadır. Lodostan poyraza geçerken olur. Yapacağı kaçak ve kötü havanın süresi bilinemez.

KIBLE: Sert rüzgarı olan bir havadır. Ne var ki yapacağı hava bilinir.

YILDIZ: Meltem niteliğinde denizden kıyıya esen bir havadır.

KARAYEL: Yıldız ile batı arasında esen rüzgârdır. Daha çok geceleri ve karadan denize eser. Estiğinde sıcaklığın düşeceği ve kar yağışı geleceği anlaşılır.

LODOS: Kıble ile batı arasından eser. Estiğinde, sıcaklığın artacağı ve yağış olacağı anlaşılır. Denizi alt üst eder. Balığa çıkılamaz. Bir diğer adı da bozyeldir. Lodosun arkasından genellikle poyraz eser.

POYRAZ: Yıldız ile gün doğusu arasından, daha çok kışın eser. Orta karar bir havadır, başka bir havaya dönüşmez, balıkçılar için en sağlam hava olarak kabul edilir. Sıcaklık düşer. Halk arasında ayaz denilen soğuklar olur. Poyrazın arkasından da genellikle lodos eser. Balıkçılar, poyrazın kıçı lodos, tur, lodosun kıçı da poyrazdır derler.

KEŞİŞLEME: Kıble ile gün doğrusu arasında esen bir rüzgardır.

Rüzgarlar ve Fırtınalar

Fırtına nedir ?

Fırtına rüzgarın alışıldık seviyeden daha hızlı bir şekilde esmesine denir. Rüzgar hızı 27 knot'ı geçtiğinde yani 7 bofor ve üzeri olduğunda rüzgara artık fırtına diyebiliriz. Fakat içinde bulunduğum Kalamış Marina'dan örnek vermem gerekirse kimine göre 15 knot havanın üstü kimine göre ise 30 knot havanın üstü ''fırtına'' adlandırılıyor. Dolayısıyla fırtına aslında çok yanlış kullanılan bir terim olup, kişinin yorumuna özgü bir kavram olmuştur.



Fırtınaya yakalanan yelkenli tekneler, herhangi bir limana yada marinaya sığınamayacak kadar açıktaysalar, fırtınaya hazırlık yapmaları gerekir. Şiddetli rüzgara karşı yapılacak en etkili önlem, yelkene camadan vurmaktır. Bunun anlamı yelkenin alanını küçülterek, rüzgardan daha az faydalanmaktır. Bu şekilde rüzgarın teknemizi bayıltıcı etkisinin birazda olsa önüne geçilmiş olur. O da yetmiyorsa teknedeki ana yelken indilir ve ön yelkenle(flok veya cenova) seyire devam edilir.


Geceleyin seyir yapan yatlar ve tekneler şiddetli rüzgarlara yakalandıklarında tüm ekipte güvenlik çakarları bulunmalıdır .Ayrıca ekip güvertede duruyorsa güvenlik bakımından herhangi bir yere bağlı olmaları tavsiye edilir. Çünkü hem dalgalı, sert rüzgarlı bir denizde hemde geceleyin, suya düşen adamın kurtarılması çok zordur. Ayrıca fırtınalı havalarda teknemiz dalgalar veya sağnak yağmur sonucu su alır, bunu boşaltmak için gerektiğinde sintine motorlarını açık bırakmak gerekebilir.


Tabiki bazı fırtınalar şimşekli ve gök gürültülü olabilir. Böyle durumlarda en güvenli yerler kapalı alanlardır fakat denizde de bunlara yakalanabiliriz. Eğer tanker, şilep, büyük yolcu gemileri gibi yıldırım tehlikesine karşı sistemlenmiş bir teknemiz yoksa en kısa sürede limana dönmek yapılacak en doğru davranıştır. Şimşeğin hareketi rastgele bir harekettir ne zaman nasıl oluşacağı bilinemez. Genelde bulutlar arası gezen bu elektriksel hareket bazen yer yüzünü de etkisi altına alabilir.

Şimşekli havalarda eğer denizdeysek, mümkün olduğunca metal ve metalik olan tüm aksesuarlardan uzak durmalıyız. Yıldırım, büyük olasılıkla en yükek yer olan yelken direğine isabet edecektir.


Eğer topraklaması yapılmamış bir yelkenlideysek direğin altına kalın bir kablo takılıp denize atılırsa, bir ölçüde de olsa topraklama yapabiliriz.

Ülkemizde tropik kuşaklardaki gibi veya okyanuslardaki gibi çok şiddetli fırtınalar oluşamaz. Ama gene de tedbir almak gerekir. En azından denizdeyken ve denize çıkarken hava raporlarına bir göz atmalıyız.
Sahil Güvenlik

Ebedi takvim

Ebedi Takvim






 
 
 

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı