5 Haziran 2010 Cumartesi

Misinada renk ve özellik seçimi

+ Büyük Halini Görmek İçin Resme Tıklayınız
Konuyu 2 türlü ele almak gerekir

1-Balıklar türlerine bağlı olarak, hatta sınıflarına ve yaşam şartlarına bağlı olarak çok değişik"görüş"şekillerine sahiptirler. Ancak görüntünün "şekil" olarak algılanması düşük organizasyonlu canlılarda çok farklıdır. Bu da görüntünün bir bütün olarak algılanabilmesi yeteneğinde saklıdır. Su ortamı içerinde görünür ışığın dağılımında suyun kalitesine bağlı olarak, belirli dalga boylarının, dolayısı ile renklerin ulaşabildiği derinlikler ile sınırlıdır.
Kısaca renk algılama yeteneği, türler bazında ve su ortamının farklı seviyelerine göre farklılıklar gösterir
Balık avcılığında kullanılan misinalar olta ve beden olarak ikiye ayrılmaktadır. Olta olarak kullanılacak
misinalar elastikiyetleri-sertlikleri, taşıma güçleri, gam yapma özellikleri, hafızaları v.b. gibi kriterler üzerinden değerlendirilir. Bunların gözükür veya gözükmez (az gözükür) olmaları sadece avcı bakımından önemlidir. Zaten bu sebeple klasik bir olta takımında beden kullanılır.
Burada balığın görme gücünden de önemlisi, hangi türden olursa olsun, yemin sunumudur.

2-Renkli veya alacalı misinalara gelince, bunlar genellikle avcının misinayı kolaylıkla takip edebilmesi için üretilmişlerdir. Amaç balığın fark etmemesi değildir. Su ortamında erimiş maddelere ve/veya sıcaklığa bağlı olarak tabakalaşmalar mevcuttur. Bu tabakalar da, ışık altında, farklı yoğunlukları dolayısı ile su içinde çizgiler şeklinde algılanır. Bu sebeple oltada kullanılan misinanın tipi veya renginin bir önemi bulunmamaktadır. Eğer öyle olsaydı, yaygın olarak kullanılan ve şeffaf olmayan "ip misinaların" veya Fly'da kullanılan floresan (veya kontrast) renklere sahip "kalın monofilament misinaların" başarılı olamaması gerekirdi.

Bu sebeple oltalık bir misinada rengin avlanma stili ve avcı açısından önemi dışında, balık açısından bir önemi bulunmamaktadır.
Misina seçiminde de aynen bir alet seçiminde olduğu gibi "amaca uygun" malzemenin kullanılması gerekmektedir. Yakın bir zamana kadar kimya ve teknolojinin cevap verememesi sonucunda misinaya renk eklendiğinde bazı özelliklerinin kaybolduğu bilinmekteydi. Ancak son 10 sene içindeki gelişmeler ile bu sorun da artık ortadan kalkmıştır. Beden olarak kullanılan misinalarda ise, yemin sunumu açısından çok farklı kriterler ortaya çıkmaktadır.

23 Nisan 2010 Cuma

Neden olta balıkçılığı

Neden olta balıkçılığı
Balıkçılıkla hobi olarak uğraşan insanların çoğu ise olta balıkçılığını tercih etmektedirler; çünkü olta balıkçılığı diğer balıkçılık türlerine göre hem daha kolay hem de daha ucuzdur. Olta balıkçılığı, olta takımlarının kullanım şekline göre tekneden ya da kıyıdan yapılmaktadır.

Günümüz yaşam koşulları ve iş tempomuzdan dolayı oldukça sıkıntı ve stres altında bir yaşam sürdürebilmekteyiz, bu nedenle insanların kendine hobi edinmeleri uzmanlarca tavsiye edilmektedir. Bunlara birkaç örnek verecek olursak açık havada yürüyüş yapmak, spor yapmak, el becerileri edinmek, sanatsal faaliyetlerde bulunmak kanımca bunların hepsini kapsayacak bir tek hobi var oda oltayla balık avlamak uzmanlar gibi bende bunu tavsiye ediyorum ve uyguluyorum.

Amatör balıkçılık oltayla yapılan ve hiçbir ticari amaç gütmeyen insan ruh ve beden sağlığı açısından oldukça önemli bir etkinliktir, bu etkinlik içerisinde yaptığımız veya yapabileceğimiz birkaç aktiviteye değineyim. Ailenizle birlikte gittiğiniz bir sahil, akarsu veya göl kenarında piknik yapıp bunun yanında balık avlayabilirsiniz, balık avlarken farkında olmadan yaptığınız yer değişiklikleri ile yürüyüş yapar, olta atarken vücudunuzdaki bir çok bölgedeki kas ve adale gurubuna egzersiz yaptırabilir, daha iştahlı yemek yersiniz ve yediğiniz yemekten büyük bir tat alırsınız, balık avlama süresince iş ve şehir yaşamınızdan uzaklaşır adeta meditasyon yaparsınız. Kıyıya vuran dalgalar, akarsuların taşların arasından akarken çıkardığı sesler, su yüzüne sıçrayan balıkların hele ki birde oltayla kendi yakaladığınız balıklara dokunmanın verdiği hazzı kelimelere sığdırabilmenin imkânı yoktur.
Kullanılan Malzemeler

Misina: Olta iplerine verilen genel addır. Misina ipleri günümüzde naylondan yapılmaktadır. Balık avlarken kullanılacak misinanın kalınlığı; avlanmak istenilen balığın büyüklüğüne ve türüne göre belirlenmelidir. Çoğunlukla küçük balıklar için ince misinalar, büyük balıklar için ise daha kalın misinalar tercih edilir. Fakat bazı büyük balıkların avında, balıkların misinayı farketmemesi amacıyla ince misina da tercih edilebilir.

Mantar veya Kasnak: Misinanın sarıldığı, mantardan yapılan, dikdörtgen şeklindeki malzemedir. Oltanın kolay ve rahat kulanılabilmesini sağlar. Ancak bunun için mantarın, misinanın uzunluğu ile doğru orantılı olması gerekmektedir; misina ne kadar uzun olursa mantar da ona göre büyük olmalıdır. Olta takımının üzerindeki iğnelerin mantara saplanarak muhafaza edilebilmesi de mantarın diğer bir avantajıdır.

Beden: Olta takımında, ağırlık ile olta ipi arasındaki tek parçalık iptir. Dişli balıklar avlanırken balığın ‘beden’i keserek kaçmasını engellemek için çelikten yapılmış bedenler kullanılır.

Köstek: Bedenle iğne arasındaki misinadır. Uzunluğu, oltayı kullanacak kişiye bağlıdır. İstenilen boyda bağlanabilir; ancak çok da uzun olmamalıdır.

Fırdöndü: Misina av sırasında çeşitli nedenlerden dolayı kendi ekseni etrafında döner. Bu dönme en fazla ‘beden’ kısmında olduğundan dolayı ‘beden’den oltaya geçiş kısmında ‘fırdöndü’ kullanılır. Fırdöndüler genellikle pirinçten yapılmaktadır.

İskandil (kurşun): Oltanın dibe batmasını sağlayan ve genellikle kurşundan yapılan olta malzemesidir. Kurşundan yapıldığı için halk arasında ‘kurşun’ olarak adlandırılır. İskandil derinlikle doğru orantılı olarak kullanılır; derinlik arttıkça iskandilin ağırlığı da artmalıdır. Fakat balık avlanan yerin zemini kayalık ise, derinlik ne kadar olursa olsun, oltanın kayalara takılmasını engellemek amacıyla yaprak (hafif) kurşun kullanılmalıdır. İskandil, gerekli halllerde çok daha çabuk değiştirilebilmek amacıyla oltanın en ucuna bağlanır.

Şamandıra: Yüzey balıklarını yakalarken oltanın dibe batmasını engellemek amacıyla kullanılan malzemelerdir. Adi şamandıra (gündüzleri kullanılır), ışıklı şamandıra ve sesli şamandıra olmak üzere 3 değişik çeşidi vardır.

Zoka: Genellikle dişli balıkları avlarken kullanılan, sapına kurşun dökülmüş iğnelerdir. Tuzlu suda avlanırken, balıkların ilgisini çekmek amacıyla, civayla kaplanmış zokalar tercih edilir. Tatlı suda ise normal zokalar kullanılmaktadır.

Çarpma: Genellikle balığın çok olduğu yerlerde kullanılan, üç iğneden oluşan ve denizcilikte kullanılan çapaya benzeyen bir malzemedir. Çarpma, tekneden veya dik kıyılardan balığın çok olduğu bölgeye doğru sallandırılır. Balıklar çarpmanın üst kısmından geçerken, çarpma hızla çekilerek balıklar yakalanır.

18 Nisan 2010 Pazar

Balıkçılık hakkında bilgi



OLTA NEDİR?



 Birçok amatör avcı bazen kancaya, bazen olta kamışına hatta bazen de makineye olta demiş, çoğu ise balık avcılığında balık avlamak amacıyla elimize aldığımız bütün elemanları içeren düzeneğe bilmeden yanlış ifadeyle olta demiştir.


     Balık tutma amacını güden takoz, mantar yada kasnağa sarılmış ancak üzerinde hiçbir elemanı bulunmayan olta misinası yada ipten yapılmış düzenektir. Bu tarife göre herhangi bir araca sarılı boş bir ip veya olta misinasıdır.

     Eğer bir yere sarılı değilse buna kabaca OLTA MİSİNASI ya da OLTA İPİ denir. Boş ana olta misinasına yani olta'ya önce bir olta fırdöndüsü takılır. Bunun görevi balığın olta misinasını dolaştırmamasını sağlamaktır. Olta fırdöndüsünden sonraki kısım avlanmayı yürüten kısımdır ki buna olta bedeni denir.

     Olta bedeninin kalınlığı olta kalınlığında yada 1 numara ince olmalıdır. Olta bedeninin üst ve alt uçunda birer halka oluşturulur. Bu halkalara kasa denir. Üstteki kasa olta ipinin ucundaki klipsli olta fırdöndüsüne bağlanır.

     Alttaki kasa ise ağırlığın olta bedenine takılıp çıkarılması için kullanılır. Değişik derinliklerde avlanmak için en uç kısmına kurşun ağırlık ilave edilebilir yada yüzeyde av yapılacaksa en alta kanca en üste olta şamandırası ilave edilir.

     Takımların olta bedenlerine balık tutma amacı ile eklenen ve ucunda olta iğnesi bulunan kısa iplere köstek denir. Köstekler hangi takımın bedenine iliştirilmişlerse o isimle anılırlar. Paragat kösteği, çapari kösteği, yeldirme kösteği gibi. Köstek kalınlığı kesinlikle olta kalınlığından en az 1 numara ince olmalıdır.


OLTA BALIKÇILIĞI

        Olta balıkçılığında dikkat edilmesi gereken hususlar vardır. Bunlar doğru ürün şeçimi ile başlar. Öncelikle misina seçimi önemlidir. Misina alırken pahalısını değil tuzlu suya yada tatlı suya dayanıklı olanını almanız gerekmektedir. Aldığınızda sağlam görünen, düğüme dayanıklı olan her misina uzun ömürlü olmaz. Ucuz misinayı tekrar tekrar almak da size daha pahalıya gelir. Monoflament malzemeden yapılan, gam yapmayan, çok sert olmayan, çok fazla esnemeyen misinaları tercih etmeniz gerekir.     Bu misina istenilen özelliklere en yakın misinadır. Fiyat olarak da uygun bir üründür.

          Olta balıkçılığında ikinci olarak olta makinesi önem taşımaktadır. Olta makinesinin çok bilyalı olması kaliteli olduğunu göstermez. Olta makinelerinin gövdeleri çoğunlukla grafit malzemeden yapılır daha hafif ve dayanıklıdır. Olta misinasının sarıldığı kafa bölümü çok ucuz makinalarda plastik, kaliteli makinelerde aluminyumdur. Tek bilyalı bir çok olta makinesi 13 bilyalı makineden daha iyi performans sağlar. Olta makinelerinin içerisindeki bilyalar 3 çeşittir. 1. plastik bilya, 2. aluminyum bilya, 3. titanyum bilyadır. Olta makinenizin bilyası çok ve plastik ise uzun ömürlu olmaz, büyük balık avlarında verim alınmaz. Tekneden avlarda derinden av yapılacak ise olta makinesinin kafası büyük olanı seçilmelidir. Bu seçim derinden oltayı daha hızlı çekmemizi sağlar. Dönüş devri hızlı olan olta makineleri de bunu kolaylaştırır. Hızlı, güçlü, 5 bilyalı bir olta makinesi olan Cedros 55 bu konuda tavsiye edilecek bir üründür.

         Olta balıkçılığında üçüncü önemli malzememiz iğnedir. Sonuç olarak olta iğnesi olmadan balık tutulamaz. Olta iğnelerinde kaliteyi yapıldığı malzemenin özelliği belirler. Günümüzde iğneler kutuyla yada paket halinde satılmaktadir. Kutu iğneler 100er adetli yada 50şer adetli olmaktadir. Paket iğneler ise olta iğnesinin boyutuna göre farklı adetlerde olmaktadır. Bu da 3 ila 15 arasında değişmektedir. Çipura avlamak icin Mustad 496 serisi olta iğneleri, mercan avı ve levrek bırakmasında Mustad 1251 ile 1523 serisi olta iğneleri, sazan ve yayın avlarında ise Mustad 505-530 serisi iğneleri, Youvella 1404-1405-1466 serisi olta iğnelerinin boyları kullanılmaktadır. Karagöz, gupes, patlakgöz mercan avlarında ise uzun saplı çapraz olta iğnesi olan Mustad 1522 serisi , Youvella 1303 serisi iğneler kullanılmalıdır.Okuma iğne özellikle tavsiye edilir.

          Olta malzemeleri şeçiminde kamışın önemi yüksektir. Olta malzemeleri tekneden balık avcılığı için, kıyıdan balık avcılığı için , kıyıdan uzak atış için ( surf kamışı) , Tekneden jig avcılığı için ,tekneden trolling için, tatlı suda fly avcılık için, kıyıdan atçek avcılık için spin kamışlar  olarak farklılık gösterir.


Balıkçılık, en dar anlamıyla denizlerde, göllerde ve akarsularda balıkların çeşitli yöntemlerle avlanmasıdır. Ama balıkçılık yalnızca balık avlanmasıyla sınırlı değildir. Midye, karides, ıstakoz, pavurya, istiridye ve ahtapotun, hatta balina gibi deniz memelilerinin avlanması da balıkçılık kapsamına girer. Gölet, havuz ya da denizlerde balık ve öbür deniz hayvanlarının üretilmesi de balıkçılığın bir parçasıdır.
İnsanların en eski çağlardan bu yana balık avladıkları bilinmektedir. Günümüzden 5 bin yıl öncesinden kalma, kemikten yapılmış ve bugün kullanılan örneklerine benzeyen iğneler bulunmuştur. Spor ve eğlence amacıyla yapılan balıkçılığa amatör balıkçılık denir. Besin gereksinimi karşılamak için yapılan balıkçılık ise ticari balıkçılık olarak adlandırılır.

Amatör balıkçılık

Amatör balıkçılığın temeli oltayla avlanmaya dayanır. Ama zıpkınla ve elle de balık avlanabilir. Bugün en yaygın olta tipi, kamışlı oltalardır. Bu oltalarla yemi daha uzağa fırlatmak ve kıyadan daha uzak sularda balık yakalamak mümkündür. Kamışlı oltalar değişik malzemelerden yapılır. En çok bambu, ince çelik borular ya da cam elyaf kullanılır. Kamışın ucu ince, sap bölümü daha kalın yapılır. Misina, kamışın ucundan sapına kadar aralıklı olarak tutturulmuş halkaların içinden geçirilir ve sap bölümündeki bir makaraya sarılır.

Tatlı Su Balıkçılığı

Makaralı oltalar bulunmadan önce, misina bir mantar ya da tahta parçasına elle sarılırdı. Balık oltaya takıldığında balıkçı seri hareketlerle balığı kıyıya çekerdi. Ama bu tür avlanma kolay değildi, misinanın dolaşması, düğüm olması gibi sorunlar yaşanırdı.

Oysa makaralı oltayla avlanmak çok kolaydır. Makara misinanın sarılmasını ve gerekirse gevşetilmesini kolaylaştırmıştır. Örneğin oltaya yakalanan balık sert hareketlerle direnirse makaradaki misina boşaltılarak balığa yol verilir. Balığın yorulup hareketlerinde yavaşlama görülünce, misina yeniden makaraya sarılarak balık çekilir. Ama makaralı oltayla balık avlarken, misinayı ne zaman boşaltıp ne zaman makaraya saracağını bilmek gerekir. Ayrıca misinanın da bir dayanma gücü vardır. Hızlı bir akıntıda balığın çekiş gücü karşısında bunu da hesaba katmak gerekir. Büyük bir balık yakalandığında, onun direnme gücünü kırmak için arada bir misinayı gevşetmek ve balığa yol vermek gerekir. Bunun sonucunda yorulan balık daha kolay çekilebilir.

Avlanmanın önemli noktalarından biri, uygun olta iğnesi seçmektir. Avlanacak balığa göre, değişik büyüklük ve biçimlerde iğneler vardır. Ama bütün olta iğnelerinin ucunda, balığın ağzına saplandıktan sonra çıkmasını engelleyen bir damak (çengel) vardır. İğnelerin sapında da genellikle bir halka bulunur. Hayvan bağırsağından, naylon ya da çelik telden yapılmış "köstek" bu halkadan geçirilerek iğneye bağlanır.

Balıklar çeşitli yemlerle avlanır. Canlı ya da cansız yemler, iğnenin ucundaki damağa geçirilir. Balığın doğal besini olan böcekler, solucanlar, küçük kurbağalar ya da avlanacak balığa göre çok küçük balıklar, en çok kullanılan canlı yemlerdir. Cansız yem olarak ise hamur, ekmek içi, haşlanmış buğday, peynir gibi yiyecekler ya da tüy parçası, yapay sinek gibi yapay yemler kullanılır.

Oltayla balık avlamak ustalık ister. Avlanacak balığın bulunabileceği yeri, suyun yüzeyinde ya da dibinde mi olduğunu bilmek gerekir. Öte yandan oltayı balığın yem aradığı yere atabilmek ya da indirebilmek gerekir. Örneğin sombalığı ve alabalık dışındaki bütün tatlı su balıklarını avlamak için olta dibe bırakılır. Sombalığı, alabalık, gölge balığı, tatlı su kefali ve kızılkanat avlamada yaygın olarak sinek oltası kullanılır. Yapay sineği uzağa atabilmek için kamışın çok esnek olması, ucunda da kalınca bir misina bulunması gerekir. Oltanın ucuna bağırsak ya da naylondan yapılmış 2-3 metre uzunluğunda bir beden, bedenin ucundaki iğneye de tüy parçaları, kürk, ipek ve parlak tellerden yapılmış yapay sinek bağlanır.

Amatör Deniz Balıkçılığı

Amatör deniz balıkçılığında da tatlı su balıkçılığında kullanılan olta takımlarının hemen aynısı kullanılır. Ama kamış ve misinaların daha sağlam olması gerekir. Oltanın iyice derine inebilmesi için daha ağır kurşunlar (iskandil) ve iri balıkları da yakalayabilmek için daha büyük iğneler kullanılmalıdır. Dipte ya da dibe yakın derinliklerde yaşayan mezgit, morina ve yassı balıkları avlamak için yem olarak karides, midye ve solucan tercih edilir. Uskumru ve lüfer ise, hareket halindeki tekneden kaşıkla ya da doğal yemle tutulur.

Deniz balıkçılığında köstekli olta da çok kullanılan olta tiplerinden biridir. Bu oltanın ucundaki iskandilli bedenine, belirli aralıklarla pirinç telden yapılmış köstekler bağlanır. Bu oltanın adı da bu kösteklerden gelir. Kösteklere kısa misinalar, misinaların ucuna da iğneler takılır. Köstekli oltayla balık avlamada canlı yemler kullanılır. Avlanma sırasında olta gergin tutulur ve balık yeme atladığı anda olta hafifçe silkelenerek balığın iğneyi yutması sağlanır. Sonra balığın iğneden kurtulmasına fırsat vermeden hızla çekilir.Denizlerde balık avlamada çok yaygın olarak kullanılan çapari de bir tür köstekli oltadır. Ama çaparide canlı yem kullanılmaz, onun yerine genellikle hindi, kaz ve tavuk tüyü gibi yapay yemlerden yararlanılır. Çapari, bir olta (makaraya ya da mantara sarılmış misina), misinanın dolaşmasını engelleyen bir fırdöndü, fırdöndüden iskandile kadar uzanan ve gene misinadan yapılan bir beden ile en uçtaki iskandilden oluşur. Bedenin üzerine, belirli aralıklarla, uçlarına iğne takılmış kısa misina parçalarından köstekler bağlanır. İstavrit gibi küçük balıkları avlamada 10 köstekli (10 iğneli) bir çapari yeterlidir. Ama çaparideki köstek sayısı palamut avında 35'e, torik ve kofana denen iri palamut ve lüfer avında 55'e kadar çıkar.

Kılıç balığı, orkinos ve tarpon gibi, bazılarının ağırlığı yarım tonu bulan büyük deniz balıkları da hareketli bir tekneden oltayla avlanabilir. Bunun için çok kalın ve sağlam bir kamış ve uzunluğu en az 360 metre olan misina gerekir. Bu tür avlanmada balıkçı kamışın ucunu, beline taktığı özel bir kemere oturtur. Oltaya yakalanan bu kadar ağır balıkları çekmek ve onların direnme gücüne karşı koyabilmek kolay değildir. Onun için yakalanan balık yoruluncaya kadar tekneyle izlenir. Uzun bir süre yol alındıktan sonra balıkçı misinayı makaraya sararak balığı tekneye yaklaştırır. Yakalanan balık ya tekneye alınır ya da teknenin yedeğinde limana kadar çekilir.

Ernest Hemingway’in Yaşlı Adam ve Deniz adlı romanında, oltayla büyük bir balık yakalayan yaşlı bir balıkçının, bu balığı kıyıya çekebilmek için verdiği mücadele ayrıntılarıyla anlatılmıştır.
Ticari balıkçılık yöntemleri
Deniz balıklarının bazıları su yüzeyine yakın yaşarlar ve bunlara yüzey balığı denir. Örneğin ringa, sardalye, hamsi, orkinos ve uskumru yüzey balıklarıdır. Deniz dibine yakın ve dipte yaşayan balıklara da dip balığı adı verilir. Dip balıklarına örnek olarak morina, mezgit, berlam ve bütün yassı balıklar verilebilir.

Ticari amaçla yapılan balıkçılığın temeli ağla avlanmaya dayanır. Avlanmada balığın özelliğine, yaşadığı suyun derinliğine göre değişik ağlar kullanılır. Yaygın olarak kullanılan ağların başında trol ağı gelir. Trol ağı, külah biçiminde büyük bir torbaya benzer ve ağzı yaklaşık 30 metre genişliğindedir. Ağ atılırken ağzı açık tutmak için her iki yanına tahta levhalar yerleştirilir. "Kapı" denen bu tahta levhalar da çelik kablolarla trol teknesine bağlanır. Deniz dibinin engebeli olmadığı yerlerde dip balıklarını avlamak için genellikle dip trolü kullanılır. Trol teknesinden denize bırakılan trol ağı, tekneyle sürüklenir ve ağ deniz dibini tarayarak yolunun üzerindeki balıkları toplar. Ağı sürükleme işi 1,5-3 saat kadar sürer. Sonra ağ bir vinç yardımıyla çekilir ve içindeki balıklar tekneye boşaltılır. Balıklar temizlenip yıkandıktan sonra, teknenin ambarında buzların arasına gömülerek saklanır. Bazı büyük ve gelişmiş trol teknelerinde balıklar temizlendikten sonra soğutma aygıtlarında dondurulur. Bu tür tekneler denizde daha uzun süre kalıp avlanmaya devam edebilir.

Bazı dip balıklarını avlamada kullanılan yöntemlerden biri de paraketedir. Kalın bir misina (olta ipi) olan paraketenin üzerinde aralıklı olarak dizilmiş 1.000'e yakın yemli iğne bulunur. Avlanma sırasında parakete deniz dibine bırakılır ve yeri şamandıralarla belirlenir. Parakete 24 saate bir denizden çekilerek yakalanan balıklar alınır ve iğnelerine yeniden yem takılır. Orkinos gibi bazı yüzey balıkları ise şamandıralara bağlanan su üstü paraketeleriyle yakalanır.
Dip balıklarının yakalanmasında çevirme ağları da kullanılır. Bu avlanma biçiminde önce balığın yoğun olduğu bölge ağlarla çevrilir, sonra balıklar ağın torba biçimindeki bölümüne doğru sürülür.

Yüzey balıklarının avlanmasında gırgır ve orta su trolü en çok kullanılan avlanma biçimleridir. Gırgırla avlanmada, balık sürüsü, suya dik indirilen ağla çevrilir. Daha sonra ağın alt bölümü, halatları çekilerek büzülüp kapatılır. Bir vinç yardımıyla gırgır teknesine çekilen ağın içindeki balıklar büyük kepçelerle ya da suyla pompalanarak tekneye alınır. Orta su trolünde ise, dip trolündekinden daha büyük bir ağ balıkların bulunduğu derinliğe bırakılır ve bir ya da iki tekneyle çekilir.

Deniz balıklarını avlamada kullanılan en eski yöntemlerden biri de dalyandır. Bu yöntem ilk çağlardan beri kullanılmıştır. Yakın tarihe kadar İstanbul'da Fenerbahçe ve Beykoz gibi pek çok yerde dalyanlar kurulurdu. Bu yöntemde, kıyıya yakın yerlerde ağla çevrili havuzlar oluşturulur. Havuzların ağzı açık bırakılır ve dalyanın içine balık girdiğinde ağız kısmı başka bir ağla kapatılır. Dalyandaki balıklar başka bir ağla toplanarak tekneye alınır.Palamut, lüfer, uskumru, istavrit gibi bazı balıkların avlanmasında galsama ağı (düz ağ) kullanılır. Genellikle 1 km ya da daha uzun olan galsama ağları, bir perde gibi asılı duracak biçimde denize bırakılır. Bu avlanma yönteminde ağ ya demir ağırlık bağlanarak bir ucu dibe indirilir ya da tekneyle su yüzeyinde sürüklenir. Bu sırada ağa doğru hızla yüzen balıkların başı ağın deliklerinden geçer, ama solungaçları (eski terimiyle galsamaları) takıldığı için delikten geri çıkamaz. Tekneye çekilen ağdaki balıklar silkelenerek dökülür.

Orkinos, uskumru, lüfer gibi bazı balıklar suda parıldayan herhangi bir şeyi yem sanırlar. Bu tür balıkları avlamak için ucunda üçlü iğneler bulunan ve biçimi küçük bir balığı andıran parlak metal kaşık'lar kullanılır.
Balıkların değerlendirilmesi
Balıkçıların yakaladığı balıklar çeşitli biçimlerde değerlendirilir. Taze olarak tüketilecek balıklar, ya kıyıya gelir gelmez müşterilere satılır ya da buzlarla kasalara yerleştirilerek iç bölgelere gönderilir. Balıklar dilimlendikten ya da fileto çıkarıldıktan sonra dondurularak özel ambalajlar içinde satılır. Özellikle sardalye, orkinos (ton balığı), hamsi ve sombalığı konserve olarak işlenir.

Bazı ülkelerde ringa, morina ve mezgit tütsülenerek saklanır. Türkiye'de torik denen iri palamutlar iyice temizlenip tuzlanarak lakerda yapılır. Uskumru ise tuzlanıp güneşte kurutulduktan sonra çiroz halinde tüketilir. Hamsi gibi bazı balıklar pişirilip öğütülerek un haline getirilir. Balık unu çiftlik hayvanları için yem olarak ya da gübre olarak kullanılır.

Bazı balık türlerinin pullarından yapay inci ve sedef yapılır. Köpek balığı ve morina derisi çanta, ayakkabı ile eldiven yapımında kullanılır; ayrıca tutkal elde edilir. Morinanın karaciğerinden çıkarılan yağ ilaç sanayisinde değerlendirilir.
Balık üretimi
Çinliler İÖ 3000 yıllarında, tuzlu su doldurulmuş havuzlarda kefal üretiyorlardı. Eski Romalılar da havuz ve akvaryumlarda sazan ve tatlı su kefali yetiştiriyorlardı. Bu yöntemlerle balık yetiştirme orta çağın sonlarına kadar sürdürüldü, ama bu tarihlerde terk edildi. Ancak 19. yüzyılda, Fransız hükümetinin balık üretimini başlatmasıyla yeniden gündeme gelebildi.

Bugün dünyanın birçok ülkesinde, sofrada tüketilmek üzere büyük çapta balık üretimi yapılmaktadır. Havuzlarda en çok sazan, alabalık ve sombalığı üretilir. Havuzlarda ayrıca soyu azalan balık türleri de yetiştirilmektedir. Tatlı su balıklarının üretiminde iki ayrı yöntem uygulanır. Örneğin sazan, besinini sudaki doğal ortamdan sağlayabileceği büyük göletlerde üretilir. Alabalık üretiminde, dar ve uzun ya da yuvarlak bir havuzdaki küçük bir alanda çok balık bir arada tutularak daha iyi sonuç alınır. Ama bu havuzlarda balıkların yemle beslenmesi ve gerekli oksijeni sağlayabilmek içinde suyun belirli aralıklarla değiştirilmesi gerekir. Başta Japonya olmak üzere çeşitli ülkelerde tuzlu su balıkları için denizlerde de üretim çiftlikleri kurulmuştur.

İstiridye, midye ve pavurya gibi öbür deniz hayvanları da bazı kıyı sularında yetiştirilmektedir. Doğal yolla üremiş larvalar ya da deniz üretim çiftliğinde yetiştirilmiş yavrular, uygun koşullara sahip bir ortama bırakıldığında çoğalabilir. Bazı Uzakdoğu ülkelerindeki deniz çiftliklerinde büyük çapta teke ve karides üretilir.

Dünyada ve Türkiye'de ticari balıkçılık

Ticari balıkçılık 15. yüzyılın sonlarında ortaya çıktı. Sonraki iki yüzyıl içinde de büyük bir balıkçılık sanayisi oluştu. Yakalanan balıkları işleyen, çeşitli aygıtlarla donatılmış büyük balıkçı filoları kuruldu.

Ne var ki aşırı avlanma zamanla balıkçılığı tehdit etmeye başladı ve günümüzde ciddi bir sorun haline geldi. Bazı avlanma biçimleriyle yavru balıkların ya da yumurta dökmeye hazırlanan dişilerin de yakalanması, birçok balık türünün soyunu tükenme noktasına getirdi. Günümüzde bu sorunu aşmak için birçok ülkede avlanacak balık miktarını kısıtlamak ve üreme mevsiminde balık avını yasaklamak gibi önlemler alınmaktadır.

Türkiye, üç yanı denizle çevrili olmasına ve bir iç denizin bulunmasına karşın, balıkçılıkta gelişmiş bir ülke değildir. Avlanan balık miktarı yılda 400 bin tonu biraz aşar; bunun yaklaşık 240 bin tonu hamsi, 20 bin tonu kefal, 20 bin tonu sardalye, 15 bin tona yakını da istavrittir. Tatlı su ürünleri üretimi ise 50 bin ton dolayındadır.

17 Mart 2010 Çarşamba

Hesap makinesi



20 Ekim 2009 Salı

Can yelekleri


Can Yeleklerinin Özellikleri


Can yelekleri, YÜZDÜRÜCÜLÜK esasına göre imal edilirler. Yüzdürücülük terimi hakkında kısa bir açıklama, ufkumuzu genişletecektir.

Suyun kaldırma kuvveti sayesinde cisimlerin, karadaki ağırlıkları ile sudaki ağırlıkları farklıdır. İnsan vücudunun önemli kısmı sıvıdan ibaret olduğu için, yoğunluğu, suyunkine yakındır, bu nedenle vücudumuz zaten “yüzme”, yani suyun üzerinde kalma eğilimindedir. Karada 80 kg. gelen bir insan, çenesine kadar suya girdiğinde, karadaki ağırlığının yaklaşık yüzde 10’u gelir. Yani 80 kg.lık bir insan, yüzerken yaklaşık olarak 8 kg., 100 kiloluk bir insan da denizde yaklaşık 10 kg.dır. Bu durumun istisnaları vardır ancak genel kural budur. İnsanın akciğerleri hava ile dolu olduğundan, vücudumuz kendi kendine fazladan yüzdürücülük de sağlamaktadır. Ancak bu can yeleğine duyduğumuz ihtiyacı ortadan kaldırmaz, zira suyun üzerinde kalmak, her vücut için (kemik yoğunluğu, yağ dokusu, üzerindeki ağırlık vb. nedenlerle) aynı kolaylıkta olmaz ve insan, tahmin ettiğinden çok daha kısa sürede yorulur.

Deniz suyu tuzlu olduğu için, tatlı sudan daha yoğundur ve kaldırma kuvveti çok daha fazladır. Bu nedenle göl, nehir, gölet gibi yerlerde, suyun kaldırma kuvvetinin düşük olduğu mutlaka göz önüne alınmalıdır.

Can yelekleri, kullanıldıkları yere göre, kişilerin üzerindeki giysilerin muhtemel ağırlıkları da göz önüne alınarak imal edilir. Ağır şartlar için üretilen can yeleklerinin yüksek yüzdürücülüğe sahip olmalarının altında, kişilerin üzerlerindeki kalın giysilerin ağırlıklarının hesaplanmış olması yatmaktadır.


PİYASADAKİ ÜRÜNLER

Can yelekleri dünya genelinde farklı sınıflandırmalarla ama aynı işlevlerle kullanıcıya sunulur. ABD’de, Sahil Güvenlik kurumunun belirlediği sınıflandırmaya göre can yelekleri, Tip I, Tip II, Tip III, Tip IV ve Tip V kategorilerinde beşe ayrılır.



Buna göre

TİP I, açıkdeniz hayat kurtarıcı/can yeleği (Off-shore Life Preserver ya da  Life Jacket) olarak isimlendirilir. Bu yelekler, bilincini tamamen yitirmiş kazazedelerin suda, yüzükoyun değil,  sırtüstü yatmalarını sağlar. Yüzme bilmeyen kişiler bu tip can yeleklerini rahatlıkla kullanabilirler. Tip I yeleklerin, dolgulu olanları bulunduğu gibi, basınçlı havayla şişmesini sağlayan tüplü modelleri de gün geçtikçe daha çok tercih edilmektedir. Tüplü modellerin tercih edilmesi, dolgulu modellere göre çok daha rahat kullanımlı ve hafif olmaları, kullanıcısına hareket rahatlığı sağlamalarıdır. Bir de, uçaklarda kullanılan, ağızla şişirilen modelleri vardır. Uçaklarda, basınçlı gaz bulundurulması sakıncalı olduğundan, bu modeller tercih edilir.

Tip I yelekler, 40 kg.dan ağır yetişkinler ve 40 kg. altındaki çocuklar için iki tipte üretilir.

Tip I can yelekleri, yetişkinler için en az 10 kg., çocuklar için ise en az 5 kg. yüzdürücülük sağlamak zorundadırlar.



TİP II can yeleği, yardımın, göreli olarak daha çabuk gelmesinin mümkün olduğu bölgelerde kullanılmak üzere tasarlanmış, kazazedeyi sırtüstü çevirebilen modeldir. Ancak kazazedeyi, Tip I can yelekleri kadar  mükemmel çeviremez. Bu nedenle bilinçsiz kazazedenin kullanımı için çok uygun olmayabilir. Testler, Tip II’nin, zorlu şartlarda Tip I kadar iyi olmadığını göstermiştir.

Tip II can yelekleri, 40 kg.dan ağır yetişkinler, 22,5-40 kg. arası gençler, 13,5-22,5 kg. arası çocuklar ve 13,5 kg.dan hafif çocuk/bebekler  için olmak üzere 4 tipte üretilir.

Tip II can yeleği, yetişkinler için 7,5 kg., çocuklar için ise 3,2 kg. yüzdürücülük sağlamak zorundadır. Bu tipteki can yeleklerinin de dolgulu ve sıkıştırılmış havayla şişen modelleri vardır.



TİP III, aslında can yeleği değil, yüzme yardımcıları olarak imal edilir. Amaç, kullanıcının suyun üzerinde durmasına yardımcı olmaktır. Su kayağı, kano, balıkçılık ve kayak gibi etkinliklerde, kullanıcı çoğunlukla suya girdiği için tercih edilen modeldir. Ancak, kullanıcıyı sırtüstü yatırmak, başını sudan uzak tutmak gibi özellikleri yoktur ve çoğunlukla sakin suda etkindir. Bu özellik, can yeleği seçimi yapılırken göz önünde bulundurulmalı, su sporlarında bilinçsiz kazazedenin hayatını kurtarmak amacıyla değil, bilinçli ve yüzme bilen kişinin su üzerinde durmasına yardımcı olmak üzere tasarlandıkları her zaman hatırlanmalıdır.

Tip III yüzdürücülerin, minimum 7,5 kg. yüzdürücülükleri olmalıdır.



TİP IV, kazazedeye “atılan” tipteki yüzdürücülerdir. Kişinin üzerine giymediği, at nalı, simit ya da yüzdürücü minder gibi ürünler bu sınıfa girer. Can simitlerinin çevresine halat sabitlenmiştir ve standart olarak 51 cm., 61 cm. ve 76 cm. dış çapları olan üç tipte imal edilirler.  At nalı yüzdürücüler, genellikle yatlarda kazazedeye fırlatılmak üzere hazır tutulur. Kazazedenin “içine girmesi” kolaydır. Can simitleri, 2,5 kg.dan daha hafif olamazlar.

TİP IV yüzdürücü minderler, minimum 9,1 kg., simitler çapa bağlı olarak 7,5-14,5 kg.  yüzdürücülüğe sahip olmalıdır.



TİP V, özel amaç için üretilmiş ve onay alınmış kimi ürünlerdir. Hipotermiye karşı koruma sağlayan özel giysiler, trapez yelekleri, rüzgâr sörfü yelekleri bu türden sayılabilir. Ayrıca bu tipteki ürünler, etiketlerinde belirtilmek kaydıyla Tip I, II ya da III’teki ürünlerin performanslarını sağlayabilirler.



Avrupa’da satılan tüm yeni can yelekleri CE sertifikalı olmak zorundadır. AB dışı ülkeler de benzer standartlarını uygulamaktadırlar.  Uluslararası ISO standartları, yakında küresel anlamda tüm üretimi kontrol altına alacaktır. Şu anda Avrupa’daki standartlarda can yelekleri Newton(N) birimi üzerinden sınıflandırılmaktadır.



EN 393 (ISO 12402 – 5)        50N Yüzdürücü Yardımcısı: Kano, kayak, su kayağı gibi su sporlarında, kullanıcının su üzerinde kalmasına yardım eden, yüzme bilmeyenlerin kullanmaması gereken, bilinçsiz kazazedenin hayatını kurtarmak üzere tasarlanmamış ürünlerdir. Minimum 5 kg. yüzdürücülük sağlarlar. Kullanımı rahattır ancak kullanıcısını sırtüstü çevirme yeteneği yoktur.



EN 395 (ISO 12402 – 4)        100N Can Yeleği: Yüzme bilmeyenlerin de rahatlıkla kullanabileceği, bilinçsiz kazazedeyi sırtüstü çevirme özelliğine sahip, minimum 10 kg. yüzdürücülük sağlayan can yelekleridir.



EN 396 (can y 150nISO 12402 – 3)        150N Can Yeleği: Standart can yeleğidir. Minimum 15 kg. yüzdürücülük sağlar. Yüzme bilen ve bilmeyen denizciler için uygundur. Her ne kadar bilinçsiz kazazedeyi sırtüstü çevirmek için tasarlanmış olsa da, üzerine giyildiği su geçirmez giysilerde sıkışmış hava varsa, bu görevini yerine getirmekte zorlanabilir. Hayat kurtarma özelliği olan bu can yeleğinin dolgulu modelleri, hareketi kısıtlayıcı olduğundan, genellikle gazlı modelleri tercih edilmektedir.





EN 399 (ISO 12402 – 2)        275N Can Yeleği: Minimum 27,5 kg. yüzdürücülük sağlayan bu hayat kurtarıcı, nasıl bir giysinin üzerine giyilmiş olursa olsun, kazazedeyi sırtüstü çevirebilir. Çok zor şartlarda görevini yerine getirebilen bu can yeleği, iri olduğu için gazla çalışanları kullanılmaktadır. Ancak deneyimler, şiştikten sona hareketi kısıtlayıcı özelliğinin, kazazedenin can salına ya da bota tırmanmasını güçleştirdiğini göstermiştir.





ÇOCUK CAN YELEKLERİ İÇİN UYARI: 50N-150N olan çocuk can yelekleri de çocuklara uygun boylarda üretilirler. Çocuklar için can yeleğinde dikkat edilmesi gereken en önemli nokta, DOĞRU BOYDA olanın kullanılmasıdır. Çocuk can yeleği, onu giyecek çocuğun boyuna tam uymalıdır. “Büyüyene kadar giyer, o yüzden biraz büyüğünü alalım” şeklinde düşünmek KESİNLİKE yanlıştır.



Türkiye’de ise, özel teknelerde can yeleği bulundurmak zorunludur. Bu can yeleklerinde SOLAS şartı aranmasa da CE ve/ya da SOLAS sertifikalı ürünler tercih edilmektedir.





can yelegi  CE sertifikalı, EN 395 standardına uygun, 100N can yeleği satın almak için tıklayınız


Eğer bulunduğunuz yerde göl veya dere var ise burada yüzerken dikkatli olmalısınız Bu yerler güzel olsa bile tehlikeli olabilir Kıyıdayken sığı görünse bile aniden derinleşebilir Ayrıca göller içinde keskin taşlar ve kırık şişe parçaları barındırabilir Bu yüzden ayaklarınızı koruyacak deniz ayakkabısı giymelisiniz ve her zaman için bir büyüğün gözetiminde yüzmelisiniz

Yabani otlar da iyi bir yüzücüyü bile tuzağa düşürebilir Eğer panik yapar ve kendinizi hızla çekerseniz daha fazla düğümlenebilirsinizBunun yerine yavaşça kollarınızı ve bacaklarınızı sallayıp otlardan kurtulmaya çalışın yada yardım çağırın
Eğer sandalla geziyorsanız can yeleği giymeyi unutmayın İyi bir yüzücü olsanız bile sandalın devrilmesine sebep olacak birşey olabilir
Plaj
Plajda güneşli bir güne karşı koymak çok zordur Kim suda oynamak, kumdan kaleler yapmak istemez ki? Fakat sakin ve huzurlu görünse bile deniz tehlikeli olabilir Denizin gücünü hiçbir zaman hafife almayın Deniz havuz gibi değildir Çok büyük olduğu için başınız belaya girdiğinde görülebilmeniz zordur Akıntılar çok kuvvetlidir ve yüzücüleri onlar bile anlamadan kıyıdan sürüklerler Eğer akıntıya kapılırsanız kesinlikle akıntıya karşı yüzmeyin Bunu yerine akıntıya paralel olarak yüzüp,akıntının durduğu yerden itibaren kıyıya geri dönün
Su Parkları
Bazı su parklarının dalgalı havuzları vardır Eğer cankurtaran varsa ona, yoksa yetkili birisine havuzun yüksekliğini sorup öğrenin veya işaretlere bakın
Suda Güvenli
Balıklar suda yaşamaya elverişlilerdir fakat insanların nefes almak için havaya ihtiyaçları vardır İnsanlarınciğerlerine çok fazla su gittiğinde boğulurlar Çünkü bu durumda ciğerler beyne ve vücuda yeteri kadar oksijen taşıyamazlar Boğulma,14 yaşın altındaki çocuklar arasında ikinci büyük ölüm sebebidir Boğulma çok çabuk gerçekleşen bir durumdur (bazen kafanız suyun altına girdikten 2 dakika sonra bile gerçekleşebilir) ve genellikle birisinin yardım etmesi için çok az bir zaman vardır Birçok boğulma çocukların yanlışlıkla havuza düşmesiyle gerçekleşiyor Fakat kazalar her yerde olabilir bunun için de suda güvenli olmayı bilmeniz gerekiyor
Yüzme Havuzları
Havuza dalmak ve güneşin altında eğlenmekten daha iyi ne olabilir? Ama havuz kenarlarının ve altının betondan veya sert madelerden yapıldığını asla unutmayın.Kaymak yada düşmek acı verici ve tehlikeli olabilir Havuzun kenarlarındaki rakamlar dikkatinizi çekti mi? Bunlar derinlik işaretleridir ve size havuzun derinlik ölçüsünü verir Bunlara havuza atlamadan önce bakmalısınız ve unutmayın sadece dalış platformundan atlamalısınız Bir büyüğünüz suyun yeterince derin olduğunu söylemediği sürece havuzun kenarından dalmamalısınız Su düşündüğünüzden de sığ olabilir Eğer dibe vurursanız boynunuzu incitebilirsiniz Havuzun su sıcaklığını dalmadan önce test edin çünkü soğuk su vücudunuzu sarsıp kan basıncınızı ve kalp atışlarınızı yükseltebilir Bağırmak için yanlışlıkla ağzınızı açıp su yutabilirsiniz Ayrıca soğuk su kaslarınızı yavaşlatıp yüzmeyi zorlaştırır

Tavsiyeler
-Sizin için güvenli olan bir derinlikte yüzün
-Eğer yüzme öğreniyorsanız sığı yerlerde kalın
-Radyo ve diğer elektrikli aletleri havuzdan uzak tutun
-Kaza yada yaralanmalara karşı her zaman bir arkadaşınızla yüzün
-Alkol kullanan insanların havuza girmesine engel olun
-Herzaman için yemekten sonra 30 dakika bekleyin
-Eğer hasta yada yorgunsanız yüzmeyin
-Eğer yağmur yağıyor,gök gürüldüyor veya şimşek çakıyorsa havuzdan uzak durun
-Havuzun çevresindeki ıslak alanlarda koşmayın
-İnsanları ittirmeyinYanlışlıkla onlara yada kendinize zarar verebilirsiniz
-Yüzerken sakız çiğnemeyin,birşey yemeyin çünkü tıkanabilirsiniz
-Havuz kurallarına her zaman uyun
-Uyarı bayraklarını ve tehlike işaretlerini kontrol edin
-İskeleden ve dalış platformlarından biraz uzakta yüzün
-Eğer kıyıdan uzakta yüzüyorsanız aynı yolu geri döneceğinizi hesaba katın
-Hiç kimsenin sizi zor bir duruma sokmasına izin vermeyin
-Şakadan tehlike varmış gibi yapıp yardım çağırmayın
-Yanlız yüzmeyin
-Plajda cam şişe bulundurmayın
-Eğer yüzme bilmiyorsanız can yeleği giyin
-Su kayağı yapmaya başlamadan önce bütün açıklamaları okuyun Yeterince uzun olduğunuzdan, yaşınızın uyduğundan ve suda kaymanızı problem yapacak herhangi bir ilaç tedavisi görmediğinizden emin olun
-Su kayağında önünüzdeki kişiyi güvenli pozisyona geçene kadar bekleyin
-Her zaman yüzünüz yukarı gelecek şekilde kayın

DEMİRLEME YERİNİN SEÇİMİ

Demir yeri mevcut ve muhtemel rüzgarlara ve bunların yaratacağı denizlere karşı azami derecede korumalı olmalıdır.

Acil bir durumda ve gece karanlığında kolayca derin denize çıkabilecek manevra alanına sahip, kaya ve sığlıkların tekneyi hapsetmediği bir yer olmalıdır.
Tercihan gece karadan esen kuvvetli rüzgarların ve civarnaların, tekne tararsa sığlık ve kayalara değil, tekneyi derin denizlere ve açığa sürükleyeceği konum seçilmelidir.
Birden derinleşmeyen tatlı eğimde geniş bölgeler tercih edilmelidir.
Pilot kitaplarda gösterilen mahaller ve iyi tutan zemine sahip yerler tercih edilmelidir.
Seçilecek demir yerinin derinliği teknedeki zincir veya halata yeterli kalomayı verebilmeye uygun olmalıdır. En makbul demirleme derinlikleri 3-6 metre arası derinliklerdir. Tatlı bir eğime sahip etrafı geniş yerler en uygun mahallerdir.
Tekne değişik yönlere salsa dahi mevcut su üstü engellerden (ada, tekne, şamandıra, rıhtım vs)den uzak kalmalıdır.
Tekne saldığında su altı engellerden (kaya, sığlık vs)uzak kalmalıdır.
Tekne saldığında diğer demirlemiş teknelere çarpmamalı, rüzgar döndüğünde veya tekneler çeşitli yönlere döndüğünde, çapanızdan teknenize kadar ki metre yarıçaptaki bir bölge diğer teknelere çapariz vermemelidir. Burada ayni rüzgar yönüne dönen farklı yapıdaki teknelerin farklı davranış ve dönme hızları gösterebileceğini unutmayalım. Örneğin Rüzgarın yön değiştirmesi ile ahşap ve ağır bir tekne ile hafif bir fiber tekne birbirine paralel dönmeyebilir. Fiber ve salmasız bir tekne daha önce dönerek ağır hareket eden ahşap teknenin üzerine düşebilir.
Tekne taramasının fark edilmesini sağlayacak, karadan alınabilecek bir kerterizi olan bir nokta tercih edilmelidir.

ÇAPA ATMA VE TUTTURMA MANEVRASI
Bir üst maddeye uygun olarak göze kestirilen bölgeye ve noktaya doğru rüzgar baş bodoslamadan alınarak, rüzgar üstüne 1-2 knot hızla gidilir. İstenilen noktaya yaklaşıldığında hız kesilir ve neredeyse durulur, dümendeki kaptanın at komutu ile baş üstündeki yardımcı, çapayı bırakır. Genelde ırgat tipine göre çapa birkaç çeşit atılabilir:
Irgatı boşlayarak, çapayı serbest düşürülerek
Manual olarak ırgattan başüstüne alınmış 10-15 metre zincir kalomasını, çapayı elle atarak peşinden sürükleterek. (Bu atış şekli, atma ve çekmesinde selenoid kontrollu anahtar kullanan elektrikli ırgatların yavaş hareketi dolayısı ile hız istenen ve etraftaki darlık neticesinde tam hedeflenen noktanın vurulması gereken, teknenin rüzgardan salmasının istenmediği durumlarda kullanılır)
Etrafı boş, sıkışık olmayan bölgede selenoidin kendi hızında yavaş yavaş bırakılarak.
Çapa atılır ve genelde derinliğin(kendi deneyimim-kaloma zincirse)1.5-2 misli bir kaloma ile tekne geri harekete başlatılarak yavaşça zincirin boşu alınarak çapa sürüklenir ve zemine tırnak takması gerek boş zincirin gerilmesinden, gerekse tekneyi tutmasından gözlenir.
Tekne geri harekete iki türlü başlatılabilir:
Rüzgar kuvveti yeterli ise motor boşta, rüzgarda geriye sürüklenmesine müsaade edilerek.
Motor gücü ile tornistan yapılarak.
ÇAPA TUTTURMA
Genelde Danforth ve admiraltı çapalar dibi tuttuklarını ilk tırnak geçirişlerinden itibaren sert bir tutuş (silkme)hissettirerek belirtirler. Buna mukabil pulluk tipi çapalar bilhassa eriştelikte, bruce tipi çapalarda kumluk ve sert kumluk alanlarda ilk başta zemine ilk tırnak takmalara bunlar kadar sert cevap vermezler. Bu tip çapalar yan düşmüş şekillerde de tutarlar veya tutar görünürler.
Deniz dibinin görülmediği alanlarda çapanın zemine dalıp dalmadığı gözle görülemez. Müsait denizlerde ve yazın ben şnorkelle çapa üzerine yüzer ve çapayı incelerim. Tabi olarak bu soğuk deniz ve hava şartlarında, bulanık ve derin denizler için geçerli olamaz . Dibi görünür sularda çapayı takip etmenin en iyi yolu çapanın beyaza boyanmasıdır. Tavsiye ederim.
Çapanın tuttuğu iki türlü kabul edilir.
Tırnak takması sert davranışlı olan çapların bu sert davranışı göstererek tekne hareketini durdurduğunda,
CQR ve Bruce tipi çapaların zinciri gerdiğinde veya tekneyi tuttuğunda.
Not: Tam oturmamış CQR ve bruce tipi çapalar tekne onları gerip oynattığında zemine yavaş yavaş da işleyebilirler. Dolayısı ile zinciri gerdiği anı tuttu addedip zincir kaloma vererek kaloma serilmeye başlanabilir. Bu genelde şansa bırakılan bir tutuş şeklidir düşük rüzgar şiddetlerinde başarılı olabilir. Garantili yol tuttuğuna inanılan demirin yumuşak bir tornistan artışı ile gerilerek zemine geçirilmesi ve tutmasının test edilmesidir. Sonunda demir full tornistanla denenir.
Her tekne tornistanda zincire motorunun gücü ile orantılı bir kuvvetle asılır.
Alargada geceleyecek teknelerin motorla çapa oturtması yapmasını önemle tavsiye ederim. Burada bilhassa deplasmanlarına gore düşük motor güçlerine sahip yelkenli teknelerin tornistan güçlerinin düşük, dolayısı ile çapalarına bindirip deneyebilecekleri asılmaların rüzgar yükü tablomuzdaki çok düşük rüzgar yüklerine tekabül ettiği kolayca görülebilir. (bknz rüzgar yükü yazımız) Örneğin 10 metre boyunda 25 BG motora sahip full deplasman bir tekne full tornistanda ancak 225 Kg asılabilmektedir ki, bu da çapamıza bindirebildiğimiz deneme yükümüzün 15 knotluk bir rüzgarın yaratacağı asılmaya eşdeğer olacağını göstermektedir. Ancak bu deneme her zaman şans almaktan daha iyidir ve gece alargada kalacak her tekne tarafından uygulanmalıdır. Burada dikkat edilecek bir husus çok hızlı tornistan yapmamaktır. Çapaların ilk tırnak takmasını müteakiben çok sert yapılacak tornistanlar çapanın yerden kopa kopa kaymasına ve teknemizin metrelerce kaymasına sebep olur. Tornistan hareketi çok yavaş başlamalı ve çapayı yere yavaş yavaş gömmeye çalışmaya yönelik olmalıdır.

Yine de çapanın tutmasının bir şans işi olduğuna bazen bir defada bazende beş defada tutacağına inananlardanım. Tecrübeli kaptan acemi görünmekten korkmaz, defalarca dener, çapasının tuttuğundan emin olup huzur bulmaya çalışır. Bir defada tutturma kompleksini yenmiş kaptan tecrübeli olandır.
Not: Ege ve Akdenizde gördüğüm değisik bir demirleme şeklinden bahsetmeden geçemeyeceğim.
Bu çeşit çapa atmada tekne rüzgarı iğnecikten alarak rüzgaraltına harekette iken çapasını atar ve ileri hareketle ardında kalan zinciri ve çapayı çekip takmaya çalışır. Taktıktan sonra kalomayı ileri doğru vermeye devam eder ve boşa alır. Tekne boşta rüzgaraltına salar ve durur. Bu tip demirleme teknik olarak kolay ancak kendi teknemde denemeye cesaret edemeyeceğim bir uygulamadır. Zincir üzerine yürüyen tekne her an zincir tahribatına maruzdur. Bu tip demirleyen teknelerin karinalarının, tekne zincir üzerinde yürüdüğü için nasıl tahrip olmadıklarına, kaptanların bu riski nasıl aldıklarına hala akıl sır erdiremedim. Tek düşünebildiğim teknesi ahşap ve görmüş geçirmiştir. Bir kaç ilave sıyrık birşey farkettirmeyebilir.
KALOMA VERME
Bu konuda çok şey söylemek istemiyorum. Kısaca derinliğin bir kaloma boyu sayıldığından hareketle zincir kullanan teknelerde minimum 3 :1 kaloma, Zincir+ip kullanan teknelerde 5:1, sadece ip kullanan teknelerde 7:1 kaloma bırakmasını öneririm. Kaloma miktarı çapa tutma kuvvetini direk olarak etkilemektedir. Bazılarımızın diyebileceği "tekneyi çapa değil zincir tutar" değimini yanlış irdeleyerek çapanın tutmasını geri plana atmamak lazımdır. Serilmiş zincirin yükaltında zeminden kalkacağını unutmayalım. Kalkan zincirin asılma kuvvetinin, çapaya kadarki kalkmayan kısmının zemin üzerindeki sürtünme kuvvetini yendiği anda( kalan zincir kalkmadığı halde) çapanın tüm yükü almaya başladığını unutmayalım. Dolayısı ile bu noktadan itibaren çapa teknik olarak tüm rüzgar yükü eksi kalkmayan zincirin sürtünme kuvveti kadar bir yükü taşımaya başlamıştır. Bunu bir örnekle canlandırmak isterim. Örneğin 30 metre zincir kaloması verilmiş bir tekne düşünün, Rüzgar yükü dolayısı ile zincirin 20 metresi kalkmış, 10 metresi hala yerde.
Birçok kişi 10 mt lik kısım yerde yani çapaya yük gelmiyor, yani diğer deyimle tekneyi zincir tutuyor diyebilirler. Ancak teknik ve gerçek böyle söylemez. Bu teknenin zincirini çapa kilidinden ayırırsanız, tekneniz muhtemelen 30 metre zinciri alıp gidecektir. Çünkü 10 metrelik bir zincirin yerde sürünme rezistansı, tekneyi tutmaya yetmeyecektir. Dolayısı ile çözüm doğru kalomanın verilmesinden geçer. Kaloma miktarının çapanın tutma gücünü nasıl etkilediğini aşağıdaki tablodan görebilirsiniz. Örneğin bir çapa tutma gücünün %100 ünü 10:1 kalomada verirken 2:1 kalomada ancak gücünün %10 unu verebilmektedir.

Denizci Bağları

 Öncelikle bağ ile düğümün farkı unutulmamalıdır. Düğüm, çözülmesi zor ve sıkışması durumunda çözülemeyen veya çözene kadar oldukça zaman alan halat sistemidir. Denizcilikte asla düğüm kelimesine yer yoktur. Konuşmalarda ‘’denizcilik düğümleri’’ olarak duyduğumuz cümlelerin hepsi yanlış kullanımlardır. Belirttiğimiz gibi denize çıkan herkesin bağları öğrenmesi ve nerelerde kullanılacaklarını bilmeleri hem kendi güvenlikleri için hem de ekiplerinin güvenliği açısından esastır. Örneğin, geceleyin demir attınız ve çapanın ucuna da gelişigüzel bir bağ attınız. Gece, siz uyurken o bağın çözülmesi durumunda kendinizi istenmeyen yerlerde veya karada bulabilirsiniz. Limana yanaştınız, iki tekne arasında bağlısınız ve teknenizi koruma amaçlı usturmaçalarınızı vardevela tellerine bir şekilde bağladınız. Rüzgarlı havalarda teknelerin birbirlerine yaslanmalarında, kötü bağlanan bağlar ile usturmaçalarını kaybedebilirsiniz. Denize çıkacaksınız, ama palamar halatlarınızı öyle bir dolamışsınız ki, halatların üzerinde oluşan yük ile birlikte sıkışmışlar ve çözülemiyorlar.

Balıkçı Bağı 
İki halatın çımalarını ve genellikle misinaları bağlamak için kullanılır.
Yapılışı: Eşit çaptaki iki ipin ucu ters yönde konur. Her iki ipin ucu diğerinin bedeni etrafında döndürülerek kendisinin oluşturduğu dairenin içinden uç dışa gelecek şekilde geçirilir. Her iki yönde çekilerek sıkıştırılır..
Çifte Kazık Bağı
Kazık bağının daha sağlam olmasını sağlamak.
Yapılışı:Bu bağın yapılışında kazık bağında olduğu gibi ilk üstten alınan volta iki defa alındıktan sonra, alttan gelen çıma ile seren üzerinde çapraz olarak üçüncü bir volta daha alınır. Aynı, çıma uzun bednin içerisinden
sokulmak suretiyle yapılır.
Sancak Bağı
Bir halat çımasına diğer bir halatın kasasına, fırdöndüsü olmayan sancak salvolarını birbirine bağlamak. 
Yapılışı:Bağlanacak iki sancak salvosunun çımalarından bir tanesine sol el ile küçük bir dublin kasa yapılır.Sağ eldeki salvonun çıması kasasının altından geçirilerek dublin kasa üzerinde bir volta atılır.Aynı çımayı üstteki kendi bedeninin altından geçirmek sureti ile bağ yapılmış olur.
Çürük
Halat bedeni üzerindeki çürük ya da zayıf kısmı by-pass etmek için kullanılır.
Düğüm
Denizcilikte kullanılan bağlara bazen yanlış olarak düğüm denir örneğin ;balıkçı düğümü vs. Düğüm bir bağ formudur 
Dülger Bağı
Bir halatın çımasını diğer halatın bedenine veya seren ile direklerin hamaylısına (ortasına) bağlamakta kullanılan gemici bağıdır.
Yapılışı:Bağlanacak halatın çımasını direk üzerinden bir volta alındıktan sonra, alttan gelen çımayı direk üzerindeki bedenin arkasından, direk veya serenin önündeki bedenin de içinden geçirilerek yapılan gemici bağıdır.
Izbarço Bağı 
Gemiden sahile verilen halatın çımasına kasa yapmak.
Yapılışı:İstenilen kasa büyüklüğü göz önüne alınarak bir kuruz yapılır.Kasa büyüklüğünü teşkil eden doblin yaptıktan sonra çıma, kuruzun altından içeriye geçirilip uzun bedenin altından yukarıya alınarak kuruzun üstünden içeriye doğru kasa doblinin yanına getirilir, beden ve çımaların boşları alınarak bağ tamamlanır ve çıma bedene piyanlanır. 
Kamadan Bağı
Yelkeni camadana vurmakta kullanılan gemici bağıdır.
Yapılışı:Camadan kamçıları yan yana getirilerek yarım volta alınır.Sağdaki çıma soldaki çımanın altından alınarak yapılan gemici bağıdır. 
Kazık Bağı 
Bir halat çıkmasını puntel veya vardavela gibi iki tarafı kapalı demirlere bağlamak veya tente yakalarındaki inceleri vardavela tellerine veya ıskalaryalarına bağlamakta kullanılan gemici bağıdır. 
Yapılışı:Bir halatın bağlama payı ayrıldıktan sonra seren veya direk üzerine üstten bir volta atılır.Alttan gelen çımanın seren üzerindeki bedene çapraz olarak ikinci bir volta daha atılır.Üstten gelen çıma uzun bedenin. sol tarafından ve çapraz bedenin içerisinden geçirilerek yapılmış olur
Kropi Bağı
Yan mataforadaki vardakova halatlarının, mataforanın altına asılı tornadan geriye sıyrılmaması için tornanın önüne yapılan gemici bağıdır.
Yapılışı:Vardakova halatının kamçı vazifesi gören kısmının tornaya yakın bedenine bir kuruz atılır. Kamçı tarafındaki çıma bedeninin altından, etrafından bir defa döndürülerek kuruzun içerisinden geçirilmek suretiyle yapılan gemici bağıdır.
Çifte Sancak Bağı
Sancak bağı ile aynı amaçla kullanılır daha güçlü ve emniyetlidir.
Yapılışı:Bağlanacak iki sancak savlosunun çımalarından bir tanesine sol el ile küçük bir doblin kasa yapılır.Sağ eldeki savlonun çıması kasasının altından geçirilerek doblin kasa üzerinde bir volta atılır.Aynı çımayı üstteki kendi bedeninin altından geçirmek sureti ile bağ yapılmış olur.

SEYİRLER

GECE SEYRİ
Motorlu veya yelkenli deniz araçları güneşin batımından, güneşin doğuşuna kadar veya sis, şidettli yağmur, kar gibi durumlarda, seyir fenerlerini yakmak zorundadırlar. Deniz trafiğinin olmadığı bülgelerde tekneler demirliyken (demir feneri yakılır) veya limanda bağlıyken seyir fenerlerini yakmak zorunda değildirler. Denizde çatışmayı önlemek için seyir fenerleri kullanmak ve dolayısıyla mevcut fenerleri tanımak gereklidir. Ayrıca denizde sığlıkları veya kayalıkları gösteren deniz fenerlerini, çakarları ve karadaki deniz fenerlerini de izlemek ve tanımak gerekir.


İskele

Sancak
Sol taraf, İSKELE, kırmızı renktedir. Sağ taraf, SANCAK, yeşil renktedir.


Bir teknenin gidiş yönünü ışıklarla belirlemek
Teknelerdedeki seyir ve yardımcı fenerler

7 metrenin üzerindeki motorlu ve yelkenli teknelerde, silyon feneri , yedekleme feneri, pupa feneri ve borda fenerleri mevcuttur. Borda fenerleri kırmızı ve yeşil, diğerleri ise beyaz renktedirler. Kırmızı renkli fener sol tarafta yani iskelededir, yeşil renkli fener ise sağ tarafta yani sancaktadır. Seyir fenerleri, teknelerin tiplerini, boyutlarını hatta seyir durumunu anlamak için farklı farklı şekillerde tasarlanırlar. Seyir lambaları yeşil, kırmızı ve beyaz renkleren oluşurlar. Seyir fenerleri açık bir teknede fener gibi diğer lambaları yakmak zorunlu değildir. Ama gece seyirine çıkacak olan teknelerde bir projektör bulunması da fayadlı olabilir.

Genelde direk tepede bulunan silyon feneri önden ve belli bir ölçüde yanlardan görülür. 225 derecelik bir görünme açısı vardır. Arkadaki pupa fenerinin 135 derecelik bir görünme açısı vardır. Sancak ve iskeledeki borda fenerleri ise 112,5 derecelik açılarla görünürler. Bu açılar uluslararası değerler olup, teknenin yelkenli veya motorlu olup olmamasına bağlı değildir. Tüm deniz araçlarında sabit değerlerdir.
Yandaki tabloda teknelerde bulunması gereken fenerler ve özellikleri verilmiştir.







Boyu 7 metre ve altındaki yelkenliler , her hangi bir el feneriyle bulundukları yeri belli etmelidirler.



YELKEN
  • ORSA SEYRİ (RÜZGARÜSTÜNE SEYİR)
Orsa seyri en yavaş yelken seyridir. Çünkü rüzgarı bu açıyla aldığınızda rüzgar gücünün çoğu, tekneyi ileri hareket ettirmek yerine yatırmaya harcanır. Orsa seyirde tekneyi yatırma gücü, ileri hareket ettirme gücünden 4 kat fazladır. Orsa seyirde rüzgar daha şiddetli hissedilir. Rüzgar ve dalgaların suratınızda patladığı orsa seyri tekne ve mürettebat için zordur. Teknenin başı her dalgayla çıkar iner. Yelkenli teknenin rüzgara en çok yaklaşabildiği bu seyirde flok çarmıklara kadar, ana yelkende teknenin ortasına kadar trim edilir. Orsa seyrine volta vurmakta denir. Yelkenler olabildiğince gergin trim edilmelidir. Flok iskotası yelken çarmıklara yaklaşana dek gerilmelidir. Ön yelkeniniz flok yerine bir cenova ise fazla trim etmeniz halinde direğe ve direk gurcatalarına yaslanacaktır. Orsa seyirde ana yelken bumbası teknenin orta hattına gelinceye kadar trim edilmelidir. Bu teknenin rüzgar üstüne yakın seyir yapma imkanını arttırır. Yelkenler içeri doğru gergin olduğu kadar yukarı doğruda gergin olmalıdırlar. Ayrıca mandarlarında gerili olmasına dikkat etmeniz gereklidir. Eğer ön yelken tamamen içeriye trim edilmiş ve rüzgar üstü ve rüzgar altı kurdeleleri geriye doğru uçuşuyorsa, rüzgar üstüne doğru 45 derecede gidiyorsunuz demektir. Eğer rüzgar üstündeki kurdele düşüyorsa rüzgar üstüne fazla çıktınız, yükseldiniz demektir. Bu durumda teknenin başı birkaç derece rüzgaraltına döndürülmelidir. Yani yekeyi yelkenlerin ters yönüne çekmeli, dümenin yelkenlere doğru çevrilmesi gerekir. Rüzgarla kırk üç derece açı ile seyir yapmak yanlışken, 48 derece ile seyir yapmak yanlış değildir. Bu sizi yalnızca yavaşlatır.
  • APAZ SEYRİ
Apaz seyri en hızlı seyirdir. Apaz seyrinde toplam kuvvet bileşkesi, gitmek istediğimiz yöne, yani ileri doğrudur. Bu seyirde daha büyük yelken alanı kullanılır. Buda tekneyi hızlandırır. Apaz seyri pupa seyrinden de hızlıdır. Çünkü rüzgarla aynı yönde gidilen pupa, seyrinde, yelken rüzgarı tutan bir araç görevini görür. Yalnızca rüzgarı tutarak hareket ettiği için pupa seyri yapan bir teknenin rüzgardan hızlı gitmesi mümkün değildir. Orsa seyri çok dar bir seyir açısıdır. Teknenin başı rüzgarla 45-50 derecelik bir açıdadır. Apaz seyri ise tersine 50-170 dereceler arasını içerir. Apaz seyri Dar Apaz, Apaz (Borda Apaz) ve geniş apaz seyirleri olmak üzere üç bölüme ayrılır. Teknenin başı rüzgarla 50-90 derecelik açı yaptığında dar Apaz, 90-120 derecelik bir açı yaptığında apaz(Borda Apaz), 120-170 derecelik açılarda geniş apaz olur. Orsadan dar apaza geçerken yelkenler giderek boşlanmalıdır. Aynı şekilde dar abazdan borda seyrine, sonrada geniş apaza geçerken, yada rüzgar altına düşerken yelkenler giderek boşlanmalıdır. Tersine, geniş apazdan apaza sonrada dar apaza geçerken, yani rüzgar üstüne yükselirken ise yelkenler giderek trim edilmelidir. Apaz seyirde, yelkenlerin yapraklanmasını rüzgar altına dönerek ya da yelkenleri trim ederek ya da her ikisini birden yaparak durdurabilirsiniz. Orsadan geniş apaza geçerken mandarları biraz boşlayın, apaz seyrinde rüzgarla dolan yelkenler daha iyidir. Rüzgar fazlaysa daha düz yelkenler bayılmayı azaltır., mandarı iyice gererek, orsa yakası gergisini kullanarak yelkenleri düz hale getirin
  • PUPA SEYRİ
Pupa seyri tam rüzgar yönünde yapılan seyirdir. 180 derece ile tam rüzgar aşağı seyir yapılır. Pupa seyri yerine 160 derecelik Geniş Apaz seyri yapmak daha uygun olacaktır. Geniş Apaz seyri yapıp rüzgar altı volta atarak ilerlemek pupa seyrine oranla daha hızlıdır. Yarış tekneleri pupa seyri yapmamayı tercih ederler. Pupa seyrinde ana yelken rüzgara 90 derece açıda tutulur. Ana yelken çarmıklara yaslanmamalıdır. Ana yelkenin fazla boşlanması halinde tekne rüzgara dönmeye çalışacaktır. Rüzgar sert olduğunda, dümen teknenin dönüşünü engelleyemez. Pupa seyirde ön yelken etkisiz olduğu için genellikle rüzgar üstü tarafa doğru açılır. Yelken rüzgar üstü tarafa geçirildiğinde iyice boşlanır. Ayı Bacağı denen bu pozisyon ön yelkenin rüzgarla dolmasını sağladığı için, pupa seyirde daha hızlı yol alınmasına olanak verir. Pupa seyir yapmayı seçmeniz halinde kavança atmanızda gerekecektir. Rüzgar şiddetliyse ve deniz dalgalıysa kavança ile dönmemeniz gerekmektedir.
Kavança şu şekilde yapılır.
1) Dümençinin Alesta kavança komutuyla başlar.
2) Bunbanın donanımı boşlanır. Rüzgar altı dönüş için denizin uygun olup olmadığına bakılır. Hareketli salma en çok dörtte bir kadar indirilir.
3) Ön yelken rüzgar altı iskotası boşlanmaya hazır olur.
4) Mürettebat hazır der.
5) Dümenci yekeyi ana yelkenin karşı yönüne çekerek rüzgar altı dönüşü başlatır.
6) Rüzgar üstü iskota hazırlanır.
7)Tam rüzgr aşağı konumuna gelince dümenci kavança diye bağırır. Kavançada zamanlama çok önemlidir. Ana yelken tamamen içerde trim edilmiş olmalıdır.. Yelken trimi tamamlanmamışsa dönüşü durdurun.
TRİM REHBERİ
HAFİF RÜZGARDA(SIFIR-ALTI KNOT)
1) Yan kuvvetlere direnmek için salmayı indirin.
2) Ana yelkeni teknenin ortasına kadar trim edin. Rüzgar 3 knottan az ise ön yelkeni biraz boşlayın. Ayrıca bir kaç derece rüzgar altına dönün.
3) Bumbayı, bumba arabası yardımıyla teknenin ortasında tutun ve ana yelken iskotasını biraz boşlayın.
4) Ana yelkenin alt yaka gerginliğini bir iki santim azaltıp derinliğini arttırın.
5) direği biraz eğin
6) Ön yelkeni doldurabilmek için mandarını hafifçe boşlayın.
ORTA ŞİDDETLİ RÜZGARDA RÜZGAR ÜSTÜ(YEDİ-ONDÖRT KNOT)
1) Salmayı indirin
2)Yelkenleri iyice kasın
3) Bumbayı suyla paralel olana kadar kasın.
4) Orsa yakası gergisini ana yelkendeki kırışıklıkları giderecek kadar kasın.
5) Ana yelkenin alt yakasını iyice gergin hale getirin.
6) Ana yelkeni düz hale getirmek için direği eğin.
7) Bumbyı araba yardımıyla teknenin ortasında tutun, ancak tekne 20-30 derece yatarsa arabayı rüzgar altına kaydırın.
8) Cenovanın mandarı, hafif havaya oranla daha gerili olmalıdır
9) Rüzgar gücü artarsa, ön yelkeni daha küçük yelkenle değiştirin,yada ana ve ön yelkene camadan vurun.
10) Mürettebat ağırlığı rüzgar üstü tarafta olmalıdır.
SERT RÜZGARDA RÜZGAR ÜSTÜ
1) Salmayı indirin
2)Yelkenleri iyice kasın Sağnaklarda yelkenleri iyice boşlamalı yada rüzgar üstüne dönmelisiniz.
3) Pupa palangasını kasarak direk tepesinin oynamasını engelleyin.
4) Mürettebat ağırlığını rüzgar üstü tarafa kaydırın.
5) Teknenin yatması arttıkça orsa yakası gerginliğini arttırın.
6) teknenin 20-30 derecenin üstünde yatmasını engellemek için bumba arabasını rüzgar altına kaydırın. Ana yelken iskotasını biraz boşlayın,gerekirse yelkenleri küçültün.
RÜZGAR ALTI YELKEN SEYRİ
Rüzgar üstüne seyir çok kesin yelken trimi ve tekniği gerektirirken, rüzgar altı seyir (apaz ve pupa seyirleri) yelken trimi ve tekniği gerektirmez..
1) Pupa palangasını kullanarak bumbayı suya paralel hale getirin, yada yelkenin üst iki çıtasını bumbaya
paralel yapın. Hafif havalarda pupa palangasını fazla kasmayın. Rüzgar arttıkça pupa palangasını kasarak teknenin dalgalarda yuvarlanmasını azaltın. Ancak tekne aniden fazla yatarsa bumbayı hemen boşlayın.
2)Apaz seyirde yelkenleri yapraklanana kadar boşlayın ve sonra yapraklanmayı durduracak kadar kasın. başka bir seçenekte ön yelkeni rüzgar kurdelelerine bakarak trim etmektir. Ön ve arka kurdelelerin ikisi birden arkaya doğru uçuştuğu an yelken iyi trim edilmiş demektir.Pupa seyirde yelkenler yapraklanmaz. Bu yüzden trim için ana yelkeni rüzgarla doksan derece açıya getirin böylece ana yelkenin tekneyle açısı seksen derece kadar olur. Ayıbacağı seyri yapmazsanız, ön yelken pupa seyirde oldukça etkisizdir.
3) Ana yelken derinliği fazla olmalıdır. Bunu sağlamak için alt yaka gergisi, kıç ıstralya ve orsa yakası gergisi boşlanır. ve direk kıç ıstıralyanın boşlanmasıyla düzeltilir. Ancak rüzgarlı bir apaz seyirde ana yelken düz hale getirilir. ve daha rahat dümen tutması sağlanır.
4) Ön yelken derinliğini arttırmak için mandar biraz boşlanır. Direk düzeltilir. Ön yelken yönlendirme makarası kaydırılabiliyorsa bu yapılır.. Rüzgar üstü seyirde yönlendirme makarası yeniden içeri alınır.

Teknede yönler

Baş:Teknenin ön kısmı.
Kıç:Teknenin arka kısmı.
Pruva:Bir teknenin baştan ileri ufuk yönündeki alan.
Pupa:Bir teknenin kıçtan geri ufuk yönündeki alan.
Sancak:Omurga hattının pruva yönünde sağ tarafı.
İskele:Omurga hattının pruva yönünde sol tarafı.
Omuzluk:Teknenin baş ve kıç kısmında, omurga hattı ile 45 derecelik açı yapan, her iki taraftaki köşeleri.
Rüzgar üstü:Tekne aynı rüzgara tabi kaldığı sürece, teknenin rüzgarı aldığı taraf.
Rüzgar altı:Tekne aynı rüzgara tabi kaldığı sürece, teknenin rüzgarı aldığı tarafın ters istikameti

22 Ağustos 2009 Cumartesi

Uzun Oltayla Lüfer Avı

Lüfer
Uzun olta ile lüfer avcılığında, 100m 0.60mm beyaz misina ucu sıkıca bağlanarak gamı alındıktan sonra orta boy bir mantara sarılır. Boştaki ucuna 3cm lik bir 3lü fırdöndü eklenir, söz konusu fırdöndüden sonra yaklaşık bir karış uzaklığa (0.60mm) tekrar bir tekli 3cm lik fırdöndü eklenir.


Bu fırdöndünün devamında ise 3 kulaç uzunluğunda 0.35mm parlak bedenlik misina, bir ucu fırdöndüye bağlı, diğer ucunda ise tercihen siyah 1cm klipsli fırdöndü ile takıma bağlanır.

Uzun olta düzeneği: 25cm boyunda, dışı naylon kaplı çelik beden bir ucu 1cm kasa oluşturulacak şekilde kıvrılarak ince çelik tel ile sarılarak sabitlenir. Diğer ucuna balığın büyüklüğüne göre 3/0-5/0 arası düz bir galvaniz iğne (Mustad Qual. 1250) önce çelik bedenin yaklaşık 1cm kadarı iğne palasına japon yapıştırıcı ile yapıştırılır ve ince çelik tel ile sarılarak sabitlenir.

Söz konusu iğnenin yaklaşık 7-8cm önüne ise yine aynı iğneden, iki iğne de aynı doğrultuda olacak şekilde çelik tel ile sarılarak sabitlenir. Son olarak da iki iğnenin de önüne Nr.5 siyah bir sinek iğnesi ibrişim ile çelik tel boyunca kayarak yeri ayarlanabilecek şekilde sarılarak oturtulur.Takımın en ucundaki klipsli fırdöndüye bu düzenek kasasından eklenir.(Şekil 1)

Avcılığı: yem düzenekteki iğnelere karın tarafından oturtularak sabitlenir, çelik beden çok hafif surette bol olacak şekilde sinek iğnesi kaydırılarak yemin ağzından-gagasından geçirilir, burada amaç yemi "ucundan" tutup çekmektir bu sayede yem doğal yüzüşüne yakın bir hareket verecektir. Burada yemin doğru ve düzgün takılması çok önemlidir. Yem salınırken 3lü fırdöndüye gelindiğinde, suların durumuna göre 150-400gr ağırlığında bir iskandil 1kulaç misina yardımı ile 3lü fırdöndünün alt gözüne eklenir. Olta salınarak motor hareket halindeyken iskandilin dibe sürtmesi-değerek hafif sıçramalar yapması sağlanır. Balık vurduğunda hemen tasma atılarak bekletilmeden çekilmesi gerekir.
Zargana iğneye canlı takılışı

Lüfer avcılığında canlı Zargana veya tek göz zargana filetosu, izmarit ve diğer akyemler bütün veya fileto olarak kullanılabilir.


Zokayla yemli avcılıktan sonra en zevkli lüfer avı "uzun olta" ile yapılanıdır. İstanbul Boğazı'nda Yeniköy Feneri, Kandilli, Çengel köy, Vaniköy, Üsküdar sahilleri, Kumkapı önü bu tür avlanma tekniğinin kullanılabileceği yerlerdir. Uzun olta ile lüfer tutulduğu gibi, aynı yöntemle ve biraz daha kalın takım kullanarak Ege'de, Saroz'da ve Çanakkale'de sinarit, akya gibi balıklar da avlanılabilir. Uzun olta lüfer takımı, yemli sinarit dip sürütmesinin hemen hemen aynıdır.

Uzun Olta Takımının Hazırlanması

Kelebeğe (mantara) 40-50 kulaç uzunluğunda gam yapmayan, dayanıklı misinaların 0.45 no.'su sarılır. Boş ucuna 15 mm.'lik fırdöndü takılır. Fırdöndünün diğer halkasına 1/2 kulaç uzunluğunda 0.40 no. misina bağlanır ve misinanın diğer ucu üçlü 20 mm.'lik bir fırdöndünün sol gözüne takılır. Üçlü fırdöndünün alt halkasına 2 karış uzunluğunda 0.60 no. misina bağlanır ve iskandil takılması için ucu kasalanır. Buraya takılacak iskandilin ağırlığı sulara göre ayarlanır. Üçlü fırdöndünün sağ gözüne 1.5 kulaç uzunluğunda 0.35 no. misina bağlanır, bunun da diğer ucu 15 mm.'lik bir fırdöndüye takılır. Fırdöndünün diğer gözüne ise köstek kısmını teşkil eden 3 kulaç uzunluğunda 0.35 no. misina bağlanır. Bu bölüme 20-24 cm. uzunluğunda 0.70-0.80 no. kalınlığında misina üzerine bağlanmış çift iğneli "uzun olta" adını verdiğimiz bölüm ilave edilip takım tamamlanır. En kolay hazırlanan uzun olta, 0.70 no. misina üzerine kırmızı ibrişimle bağlanmış müteharrik (ileri geri hareket edebilen) iğne ile yine bu misinanın ucuna takılan 5/0 no. iğneli olanıdır. Uzun oltalar 1 mm. çapında çelik tel üzerinde iki-üç iğneyi lehimlemek suretiyle de hazırlanabilir. 0.70'lik misina bölümünde naylon geçirilmiş tel de kullanılabilir. Pratikliği, elastikiyeti ve yemi bozmaması açısından kalın misina üzerine hazırlanmış uzun olta genellikle tercih edilir. Av sırasında en az üç-beş yedek "uzun olta", takım sandığında bulundurulur. Bu takımda canlı zargana yem olarak kullanılırsa çok iyi sonuç verir. Lüfer her zaman hareket halindeki yemden hoşlanır. Zargana bulunamadığı zaman yine canlı olarak iri istavrit veya izmarit kullanılabilir. Zargana canlı yem olarak kullanıldığında, gagası yarıdan kırılıp uzun oltanın müteharrik iğnesi gaga altından sokulup üstten çıkarılır. Sabit avcı iğne de zargananın yanından ve deri altından geçirmek suretiyle takılır. Önemli olan uzun oltanın yem üzerinde gergin durmasıdır ki bu da hareketli iğneyle ayarlanabilir. Av yerine gelindiğinde yem uzun oltaya takılır ve köstekle denize koyverilir. Bu sırada motor sulara karşı çalışır durumdadır. Koyverilen kösteğin ucundaki yemin canlılığını ve iyi yüzüp yüzmediğini görmek için bir kere sandala doğru çekilip kontrol edilir ve sonra tekrar koyverilir. Oltanın üçlü fırdöndüye bağlı iskandili de hafifçe denize bırakılır ve dibi bulması sağlanır. Akışa geçildiğinde iskandil tık-tık diye dibe vurmaktadır. Oltada hissedilebilen bir boşluk, iskandilin havalanması gibi bir durumda aniden Çalınmak suretiyle lüfer yakalanır. Ancak yine her zaman olduğu gibi hiç kalama (boşluk) vermeden süratle olta çekilir ve (son fırdöndüden itibaren kaç kulaçlık kösteğimiz olduğunu bildiğimiz için) son 3 kulaç sayılarak lüfer sandala alınır.

Uzun olta yerine aynı takıma 1 veya 2 no. söğüt yaprağı şeklinde üçlü iğne taşıyan Fransız kaşığı da takılabilir.

Uzun olta takımı balığın iriliğine göre kalınlaştırılır. Balık avında önemli olan, en ince takımı kullanmak ve balığa mümkün olduğu kadar şans tanımaktır.

At-Çek"le Kıyıdan Çinakop Avı

Şekilde de görüldüğü gibi "at-çek" adını verdiğimiz bu av aleti karadan kullanılır ve genellikle yem olarak istavrit yakalamaya yarar. Ancak Çinakop avında da gayet verimli sonuç alınabilir.

"At-Çek" Takımının Hazırlanması

5-6 kat kalın misina örülerek 20 cm. uzunluğunda kalın bir köstek elde edilir. Bu kösteğe ortası delik, uzun kıstırma biçiminde bir kurşun geçirilir. Kalın kösteğin bir ucu 15 cm., diğer ucu ise 5 cm. kalacak şekilde ayarlanıp kurşunun iki ucu kösteğe sıkıştırılır. 15 cm.'lik bölümün ucuna 1.5 kulaç uzunluğunda 0.15-0.25 numara misina bağlanır. Bu ince misinaya da 6 no. iğne takılır. 5 cm.'lik diğer bölümün ucuna 1 mm.'lik bir fırdöndü ve bu fırdöndünün diğer gözüne de 1/2 kulaç 0.35 numara misinadan beden bağlanır. Bedene yine 12 mm.'lik bir fırdöndü bağlandıktan sonra fırdöndünün diğer gözüne 0.35 numara misinadan olta bölümü takılır. Kelebeğe sarılacak 50 kulaçlık misina yeterlidir. Bu takımda iğneye tüy, beyaz ibrişim bağlanabilir veya kalaylı kâğıt sarılabilir. Sıfır numara kaşık takılıp yine Çinakop için kullanılabilir. Hatta çıplak beyaz iğne kullanılabilir. Ancak avın zevkli yönü balığı kendi kuyruk altıyla yakalamaktır. Çinakopun anüs yüzgeci muntazam bir şekilde kesilerek, ucundan iğneye geçirilir ve takım kıyıdan atılıp çekilmek suretiyle kullanılır. Dipli kullanılmak istenen at - çeklerin kurşunları ağır (100-150 gr.), su üstü kullanılan at-çeklerin ise kurşunları daha hafiftir (50-100 gr.)

Takımı kullanırken kurşun sol avuç içinde, 1/2 kulaçlık bedenin ucundaki fırdöndü de sağ elle tutulur ve fırlatılır. Kurşunun dibi bulması beklenip kısa ve sert aralıklarla olta kıyıya çekilir. Balık bu arada oltaya atlamış ve yakalanmışsa olta hızlı kulaçlarla kıyıya çekilir ve balık alınır. Oltayı çekerken elinizde bir kibrit kutusu varmış ve bunu elinizde döndürüyormuş gibi hareket ederseniz balığı av sırasında kıskandırmış olursunuz. Yakalanan her balıktan sonra kuyruk altını kontrol etmek ve şayet yıpranmışsa değiştirmek lazımdır.

Gerek yem sağlama, gerekse avcılık açısından "at-çek" her amatör balıkçının olta sandığında bulunması zorunlu bir takımdır.

Kamışla Kıyıdan Yemli Çinakop Avı

Çinakoplar zaman zaman kıyıya çok yakın av verirler, işte bu gibi hallerde 3 - 5 metre uzunluğunda, ince, makinesiz bambu kamışla kıyıdan Çinakop yakalamak çok zevklidir. Kamışın ucuna 3/4'lük bölümü uzunluğunda 0.30 misina bağlanır ve buna da 12 mm. fırdöndü takılır. Fırdöndünün diğer gözüne 0.25 numara kamışın sapını biraz geçecek uzunlukta misina bağlanır.


Bunun da ucuna fındık veya sarımsak diye adlandırdığımız çok küçük, iğnesi yine no. 6 olan kurşun zoka takılır. Kıraça, hamsi gibi balıklardan yaprak halinde kesilen yemler ucundan bir kere geçirilip, döndürülüp tekrar ortasına iğneyi saplamak suretiyle takılır ve yem denize kıyıdan sallandırılır. Yem ve zokanın ağırlığıyla dibe doğru bırakılıp kamışı kısa aralıklarla sallamak suretiyle yemlenmekte olan Çinakoplar kıskandırılır. Yaprak veya sülük halde zokanın ucunda sallanan yemi gören Çinakop, derhal yeme hamle yapar. Yemi kapıp o mahalden uzaklaşmak ister, işte o anda atılacak bir tasma balığın zokaya takılmasını sağlayacaktır.

Zaman zaman Çinakoplar kıyıya o kadar yaklaşırlar ki su berraksa görerek avlanabilirsiniz.

Mavruka ile Lüfer Avı
Mavruka kurşundan dökülmüş, uzun ve yuvarlak iki ucu delikli, mazgallanıp civa ile parlatılmış veya sarı madenden döküm olarak yapıp nikelajlanmış 80-130 gr. ağırlığında bir av aletidir.

Mavruka takımının olta kısmı 0.40 numara ve 40-50 kulaç olup kelebeğe (mantara) sarılır. 0.40 misinanın ucuna yine 13 mm.'lik bir fırdöndü takılır ve bu fırdöndünün diğer halkasına 1 kulaç uzunluğunda 0.35'lik misina bağlanır. Misinanın ucuna yine 13 mm.'lik bir fırdöndü bağlandıktan sonra boş halkasına 1/2 kulaç uzunluğunda 0.35'lik beden bağlanır. Bedenin diğer ucu mavrukanın bir gözünden geçirilip düğüm atılır. Ancak mavrukanın bu gözüne daha önce dört-beş kat kırmızı ibrişim sarılmış olmalıdır. Olta kullanılırken bu ibrişim hem misinanın yıpranmasını önler, hem de renginden ötürü balığın galsamasını andırır. Mavrukanın diğer deliğine yemi dik tutacak iki uçlu tel bağlanır. Telin iki ucuna da no. 1/0 veya 2/0 iğneler bağlanır. Mavrukayla Çinakop avı daha çok durgun ve akıntısı az olan koylarda yapılır. Kış aylarında Marmara'da Kumkapı önlerinde, Sivriada'nın 15 kulacı geçmeyen sahillerinde, Çanakkale Boğazı'nın Ege'ye açık sığ koylarında yapabilecek çok verimli bir av şeklidir.

Bütün olarak kullanılan yemler iğnelere ağızlarından sokulup, galsamadan çıkarılıp kuyruğa yakın batırılmak suretiyle veya ağızdan sokup, biraz yürütüp ucu çıkarılmak suretiyle takılır. Mavruka takımında yem olarak kıraça, hamsi veya aterina (gümüş) kullanılır. Yemlerin taze olması ve takılırken hırpalanmaması avda verimi artırır. Av yerine gündüz vakti sandalla gelindiğinde demir atılır. Olta yemlendikten sonra yavaşça denize koyverilir. Mavruka dibi bulduktan sonra 1 kulaç yukarı alınır ve çok kısa hareketiyle sallanır. Balık yeme geldiği zaman bir tasmayla avlanıp, seri kulaçlarla çekilerek sandala alınır. Çift iğne kullanıldığı için mavruka takımıyla aynı anda iki Çinakop birden yakalanabilir. Balık yemle oynuyor ve yemiyorsa yemli ve zokalı takımda yaptığımız gibi hafifçe süzerek (oltayı biraz yukarı kaldırarak) balık kıskandırılır ve yeme atladığında küçük bir tasmayla yakalanır. Çinakop sürüsüne rastlandığı takdirde çok seri çalışabilecek zevkli bir av şeklidir.

Yemli Kısa Köstekli Çinakop Çaparisi

Yemli izmarit çaparisinin 3 veya 4 numaralı iğneleriyle donatılmış benzeridir.
0.50'lik oltaya 0.40 beden 30-35 adet 5 cm.'i geçmeyen 0.35'lik köstek ve 200-240 gr. ağırlığında iskandil takılır.

Köstekler sandalın içine takılı dört adet yassı çıtaya dizilerek yemlenir. İstavrit yaprak halinde kesildikten sonra "mama" tabir ettiğimiz birer parmak boğumu kadar ince uzun şekilde dilimlenir. İğnelere bir kere batırılıp, döndürülüp tekrar batırılmak suretiyle yem takılır.

Bu takım da durgun ve akıntısız koylarda kullanılır. Av mahalline sandalla gelindiğinde demir atılır ve yemlenmiş olta yavaşça suya koyverilir. Böyle bir takım kullanırken sandalda iki kişi olması hem yemlemeyi çabuklaştırır, hem de köstekler sandala alınırken balıkların iğnelerden kolayca toplanmasını sağlar. Olta suya indirildikten ve dip bulunduktan sonra iskandil 1 karış kadar yukarı alınır. Balıklar oltaya vurmaya ve iskandili hoplatmaya başlayınca kısa ve seri tasmalarla balıkların iğnelere takılması sağlanır. Bu tür takımda sadece Çinakop değil, izmarit, istavrit, mezgit gibi balıklar da yakalanır. Avın zevkli tarafı çeşitli balıkların aynı anda yakalanmasıdır.

Kıyıdan Yemli Su Üstü Çinakop Takımı
Bu takımda kullanılan zokalar sandaldan kullandıklarımızdan farklıdır ve sülük zokalar diye adlandırılırlar.

Olta yemlendikten sonra 20-22 kulaçlık bölümü yere sağılır ve fırdöndüden tutup atmak suretiyle akıntılı sulara kıyıdan fırlatılır. Çok az kalama verip dibe inmesine meydan vermeden, olta bazen yavaş ve zaman zaman da kısa hareketlerle kıyıya doğru kaçırma suretiyle çekilir. Çinakop suların içinde hareket halinde zokayı ve dolayısıyla zokaya takılmış kıraçayı görür, kıskanarak yeme hamle yapar. Çok atik ve çabuk bir balık olduğu için tasma zamanında atılmalı ve çinakopun yemi kesip almasına fırsat vermemelidir. Kullanılan iğneler no. 1 vye no.2 olup istenilirse 4 no. lu iğne "hırsız" olarak takılabilir.

Çinakopta en uygun yem, Kıra çanın kuyruk bölümünden yukarı doğru iki yanının da kesilmesi ve kuyruk dahil, ortaya çıkan bel-kemiğinin bir bölümünün kırılıp atılmasıdır. Zokanın iğnesi Kıraçanın galsamasından geçirilip yana döndürülür ve balığın bel kemiğinin atılmış olan bölümüne (yumuşak kısmına) saplamak suretiyle diğer yandan dışarı çıkarılır.

Bu takımda beden 0.25, olta ise 0.30'dur. Takım ne kadar ince olursa av da o derce zevkli ve verimli geçecektir.

Takımın hazırlanması diğer takımlara oranla oldukça kolaydır. 40 kulaç uzunluğunda 0.30 veya 0.35'lik misina kelebeğe (mantara) sarılır ve ucuna 13 mm. bir fırdöndü bağlanır. Fırdöndünün diğer gözüne 1/2 kulaç uzunluğunda 0.25'lik misinalar bağlanır ve bu misinaya da zoka takılır.

Yemli Çinakop Avı
Yemli Çinakop avı son derece zevkli ve maharet isteyen bir av şeklidir. Yemli lüfer takımına oranla Çinakop için kullanılan takım daha ince, zokası daha ufaktır. Kullanılan yemler, bütün halde hamsi, çamuka, aterina, yaprak ve sülük biçiminde küçük ve uzunlamasına kesilmiş istavrit, Kıraça, zargana, uskumru vonozu, izmarit ve istrongilos gibi balıklardır. Bu takımın olta ve beden bölümlerinde kullanılabilecek misinalar 0.25, 0.30 ve 0.35 numaralardır. iğneler no. 2, 1, 1/0 no. olup takımda kullanılan kıstırmalar ise 10-15 gram ağırlığındadır. Yemli Çinakop ve lüfer takımlarında kullanılan kıstırmalar zokadan daha hafiftir. Kıstırma, takımın daha kolay dibe inmesini ve av sırasında bedenin apiko kalmasını (dikey durmasını) sağlar. Ayrıca olta çekilirken 3 kulaç sonra zokanın geleceğini hatırlatır.

Yemli Takım

Olta kısmı, 0.35 numara ve 50 kulaç uzunluğunda olup kelebeğe (mantara) sarılır. Misinanın boş ucuna 11 mm. boyunda bir fırdöndü takılır. Fırdöndünün diğer halkasına 0.35 numara ve 1 karış uzunluğunda küçük bir beden İlave edilerek ortasından 8-10 gr. ağırlığında yuvarlak bir kıstırma geçirilir. Bu bedenin diğer ucuna 11 mm.'lik bir fırdöndü bağlanır. Fırdöndünün diğer halkasına 1/2 kulaç uzunluğunda 0.30'luk bir ek beden İlave edilir. Ek bedenin diğer ucuna 11 mm.'lik bir fırdöndü bağlanır. Fırdöndünün diğer halkasına 2.5 kulaç uzunluğunda 0.25'lik veya 0.30'luk bir beden ilave edilir. Bu bedenin ucuna da 15-20 gr.'lık Çinakop veya lüfer zokası bağlanır. Aynı takım lüfer ve kofana için daha kalın misina ve daha iri iğnelerle aynen hazırlanır.

Kaşıkla Çinakop - Sarıkanat Avı

Motorlu tekneden Çinakop ve sarıkanadın en zevkli avlanma tekniklerinden biri de kaşıkladır.

Sığlıklarda, koy içlerinde akıntılı sularda 2-3 mil süratle dolaşmak suretiyle yapılan bu av sırasında balık kaşığa atlayıp yakalandığı anda süratle çekilip İçeri alınması gerekir. Çinakop veya sarıkanat son derece çeviktir ve keskin dişlere sahip olduğundan ufak bir tereddüt veya oltaya verilen kalama (boşluk) balığın oltayı kesmesine veya kaşığın iğnesini silkinerek atmasına sebep olur. Bu tür avda aynı takımla hem Çinakop, hem de sinarit palazı, ispendek, zargana gibi balıklar da tutulabilir.

Kaşık Takımında Kullanılan Malzemeler

Bu takımda çoğunlukla (0) ve (1) numara Fransız kaşıkları kullanılır, bunlar söğüt yaprağı tipindedir. Ancak iğnenin takıldığı kısmı daha enli ve aşağı doğru daralan, kendinden fırdöndülü kaşıklar da kullanılmaktadır. Önemli olan fırdöndülerin iyi çalışması ve kaşıkların parlaklıklarını muhafaza edebilmeleridir. Her av sonunda kaşıklar tatlı-suyla yıkanır, iyice kurulanırsa pas tutmaz, tuzun bırakacağı lekelerden arınır ve parlaklıklarını korurlar. Olta ve bedende kullanılabilecek misinalar 0.25, 0.30 ve 0.35 numaralardır.

Kıstırmalar aşağıdaki şekilde de belirtildiği gibi 30-100 gr. arasında çeşitli biçimlerde olur ve kaşık takımında suların derinliğine göre bir veya iki tane kullanılır. 4-8 no.'lu, üçlü iğneler bu tip kaşık takımla tercih edilmektedir.

Kaşık Takımı

Çinakop için kaşık takımı ince hazırlandığı takdirde av daha zevkli ve verimli olur.

Olta kısmı 0.40 numara ve 30 kulaç uzunluğunda olup kelebeğe (mantara) sarılır. Ucuna 13 mm. uzunluğunda bir fırdöndü takılır. Fırdöndünün diğer halkasına yarım kulaç uzunluğunda 0.35 misina bağlanır ve tekrar 13 mm. uzunluğunda bir fırdöndü takılır. Bu fırdöndünün boş halkasına bir kulaç uzunluğunda 0.35 misina bağlanır.

Bu misinanın ortasına bir veya iki adet, suların derinliği ve akıntıya göre ayarlanabilecek kıstırmalar geçirilir.

1 kulaç uzunluğundaki misinanın boş ucu yine 11 mm. uzunluğunda bir fırdöndüye bağlanır. Bu fırdöndünün boş halkasına 4 kulaçlık 0.30 numara beden ilave edilir ve bunun ucuna da 11 m'lik bir fırdöndü, halka ve 0-1 numara üçlü iğnesiyle kaşık takılır.

Çinakop - Sarıkanat Çaparisi
Çinakop ve sarıkanat için kullanılan çaparilerin oltası 0.50, bedeni 0.40, köstekleri ise 0.35 numara beyaz naylon misinadandır. Çaparilerde sert misinalar köstekleri dik tuttukları için tercih edilir. Köstekler yirmi beş-otuz adet olup 20 santim uzunluğundadır. Bedene kazık bağıyla bağlanır, alttan ve üstten ikişer defa ilmeklenir.

Kösteklerde 1-2 numara kalaylı iğne kullanılır Bu iğnelere kazın, martının kırçıllı göğüs tüylerinden veya beyaz horozun boyun tüylerinden İki-dört adet bağlanır. Küçük de olsa Çinakopun dişleri çok keskindir. Çapariyle yapılan av sırasında köstek kaybı sık olur. Balığın bol av verdiği (tav yaptığı) anda oltasız kalmamak için mutlaka yedek çapari veya bol miktarda yedek kösteği bir defterin arasında muhafaza etmek ve olta takım kutusunda bulundurmakta fayda vardır. Av yerine sandalla gelindiğinde, iskandil ağırlığı akıntıya göre ayarlanmış olta suya koyverilir ve aşağıdan yukarıya çekip bırakmak suretiyle balığın suyu aranır.

Balığa rast gelinen derinlikte, çekmeden önce oltaya hemen bir işaret konur ve bundan sonra o derinlikte balık aranır. Balıkların takılı olduğu çapari çekilirken boşluk (kalama) vermemeye dikkat edilir. Aksi takdirde Çinakop veya sarıkanat köstekleri kolayca keser. Yirmi beş-otuz köstekli çaparilerin İğnelerinden balığı tek başına temizlemek zordur. Bunun için sandalın iç kısmının yanlarına sıkıştırılan iki-dört adet küçük yassı tahtadan yararlanılır. Olta yukarı alındıktan sonra birinci kösteğin iğnesi bu tahtalardan birine takılır, geri kalan köstekler de diğer tahtalara asılarak balıklar kolayca iğneden çıkarılır. Tabii işi kolaylaştırmak için on-on beş köstekli çapari de kullanılabilir..

Ebedi takvim

Ebedi Takvim






 
 
 

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı