30 Ağustos 2010 Pazartesi

Canlı Yemle Akya Avlamak

Olta kısmı olarak 1.20 mm kalınlığında "barsak" tabir edilen mat-beyaz, esneyebilir misinadan, büyük bir mantara veya tercihan 25x30 cm ahşap bir kasnağa 100m uzunluğunda gamı alınarak, sıkıca bağlanıp sarılır. Boştaki ucuna sağlam çelik bir üçlü fırdöndü bağlanır. Fırdöndünün aynı hat üzerindeki halkasına 1.00mm, 2 kulaç bir beden ve ucuna yine çelik 6mm bir fırdöndü bağlanır. Bağlanan fırdöndüden sonra 3 kulaç 0.80mm misinadan bir beden eklenir ve bu bedenin boştaki ucuna çelik sarmal klipsli bir fırdöndü vasıtası ile hazırlanmış olan çelik bedenli uzunolta bağlanır.


Çelik bedenli uzunolta: 90WNA,A7 naylon kaplı, 41kg testli çelik beden telinden 35cm bir parça kesilir bir ucuna kıstırma çeliği vasıtası ile bir kasa yapılır.


Diğer ucuna ise iki adet 6/0 Mustad 540H Qual. iğne birbirleri ile 45ºderecelik açı yapacak şekilde kıstırma çeliği ile sabitlenir. Bu iğneler ile fırdöndü arasına ise tek bir iğne diğer iki iğnenin orta noktasına doğru hizalanıp sabitlenir. Kasa tarafına ise bir Nr.6 siyah sinek iğne ibrişim ile sarılarak tel boyunca kayacak şekilde sabitlenir ve uzunolta oluşturulur.


Yemli akya avcılığında kullanılan yemlerin başında iri zargana gelmektedir, ancak ilerya, iri tirsi, kolyoz da kullanılabilir.Balık dışı yemler ise sübye, kalamar ve ahtapottur.

Avcılığında yem tam ortasından uzunoltanın ortadakı tek iğnesine geçirilir arkadaki iğneler balıklarda kuyruk tarafında gövdenin iki yanında kalırken, balık dışı yemlerde yem ile gizlenirler. En önde bulunan sinek iğnesi ile yemin en uç noktası (balıklarda ağız, gaga- diğerlerinde tepe noktası) sabitlenip çelik telin hafifçe gevşemesi sağlanır. Bunun sebebi yem gezdirilirken en uç noktadan çekilmesi ile yeme doğal bir hava vermektir. Yemin canlı olması yüzmede düzgün durmasını sağlar ve takım daha avcı olur.

Takım yavaşça 1-2 mil hızında hareketli tekneden salınır ve hafifçe çekilerek yüzüşü kontrol edilir, takım salınmaya devam edilerek 3lü fırdöndüye gelindiğinde alt göze suların durumuna göre 100-350gr bir iskandil eklenir ve yaklaşık 35 kulaç salınarak özellikle kıyıya yakın 5-6 kulaç derinlikte, dibi yer yer ayna olan kekamozluk veya eriştelik alanlarda, com başlarında, yar önlerinde ve özellikle batık civarlarında gezdirilerek avlanılır.


Yapay Yemle Avlama

Ağır takım vasıtası ile yapay yemle avcılıkta takım, "ağır takım vasıtası ile kaşıkla avcılığın" aynıdır, ancak balık şeklindeki yemler kullanıldığında yapay yemin ön tarafında bulunan batırma flapı yemin batmasına kafi geleceğinden kıstırma ve iskandillere gerek yoktur.

Aşağıda ağır takımda  Magnum Rapala'lar gösterilmiştir.


Yumuşak silikon yapay yemler kullanıldığında ise kıstırma ve iskandiller aynı şekilde uygulanır.

Özellikle Ağustos ayında yapılan sürtmelerde, ahtapot benzeri saçaklı içi boş sarı, kırmızı veya sarı-kırmızı silikon yemler büyük başarı göstermektedirler.

Kaşık ile Akya avı



Olta kısmı olarak 1.20mm kalınlığında" barsak " tabir edilen mat- beyaz, , esneyebilir misinadan , Büyük BİR mantara veya tercihan 25x30 cm Ahşap BİR kasnağa100m uzunluğunda gamı alınarak , sıkıca bağlanıp sarılır . Misinanın uc kısmına en az 60kg testli BİR blok veya Çelik sarmal klipsli fırdöndü bağlanır . Klipsin kasasına , kasa bağı ile 5-6 Kulaç uzunluğunda şeffaf 1.00mm misina eklenir . Misinanın Boş ucuna avlanılacak yer ve suların ( akıntının ) durumuna göre100gr lık BİR oval kıstırma , misinanın içinden geçirilmesi suretiyle eklenir ve BİR Çelik blok fırdöndü ile sonlanır . Fırdöndünün DİĞER ucuna 5 kulaçlık 0.90mm şeffaf misina eklenir ve DİĞER ucuna da ya 18cm tek iğne

Kaşık ya da fransız Söğüt yaprağı No: 5 BİR çift Kaşık Arka arkaya eklenerek yada klipsli fırdöndü da direkt olarak halkaya geçirilmiş Çelik fırdöndüye bağlanır . Kaşık ekleme durumlarında muhakkak halkaların iyi cins Çelik olanları ile değiştirilmesi gerekir . En uca tek 7 / 0 Üçlü tercihan dövme Çelik ( Forget ) BİR iğne sapına Kırmızı plastik boru takılarak eklenir . Avlanma sırasında önceden Kisa BİR ( 3cm ) beden ve klipsli BİR ufak fırdöndü bağlanarak hazırlanmış olan 25gr dan 200gr kadar iskandiller kaşığın sürütülmesi istenen derinliğe göre oltaya en Yakin klipse eklenerek , 30-35 Kulaç salınarak yaklaşık 2-3 millik BİR süratle gezdirilir .

23 Ağustos 2010 Pazartesi

GERÇEK KİŞİLERE AİT OLUP TİCARİ MAKSATLA KULLANILMAYAN ÖZEL TEKNELERİN DONATILMALARINA AİT ESASLAR


Belgeler
Özel Yat/Tekne Kayıt Belgesi Özel tekneler gerçek kişilere ait olup, ticaret amacıyla kullanılmayan teknelerdir. Özel tekneler Türk karasuları içinde 4 yıl süreli "Özel Yat/Tekne Kayıt Belgesi" ile seyire çıkarlar. Bu belgeyi tekne sahibinin başvurusu ve beyanı üzerine, faturası ile üretici beyannamesi görülerek, Liman Başkanlıkları düzenler. Bu belge Türkçe ve İngilizce olarak düzenlenir. Belgede, teknenin kayıt ve teknik niteliklerine ilişkin bilgiler yer alır. Belgeye teknenin yandan çekilmiş bir fotoğrafı eklenir. Özel tekneler için Yurt dışına çıkışlarda Transit Log düzenlenir. Özel tekneler için, "Denize Elverişlilik Belgesi" düzenlenmez. Özel yat ve teknelere Gemi adamları Yönetmeliğinin sefer bölgeleri ile ilgili hükümleri uygulanmaz. Uygulamalar Yat Turizmi ve Amatör Denizcilik Yönetmelikleri çerçevesinde gerçekleştirilir.
Ölçme Belgesi (Tonilato Belgesi) Tüm özel tekneler boylarına bakılmaksızın Tonilato Belgesi alacaklardır.
Telsiz Telefon Ruhsatı Özel teknelerde telsiz telefon bulundurulması konusunda Telsiz Kanununa bağlı mevzuatla belirlenmiş amir hükümler uygulanır.
ZORUNLU TEÇHİZAT
Can Kurtarma Teçhizatı
Can yeleği Boyu ne olursa olsun, denize çıkan her teknede seyire katılan kişi başına bir adet can yeleği bulunacaktır. Teknede çocukların bulunması halinde her çocuk için bir can yeleği bulunacaktır.
Can simidi Boyu 9 metrenin altında olan teknelerde en az 1adet ışıklı, salvolu, boyu 9 metrenin üstünde olan teknelerde birisi ışıklı salvolu olmak üzere en az 2 adet can simidi bulunacaktır.
Paraşütlü işaret fişeği Her teknede en az 2 adet bulunacaktır.( tarihi geçmemiş)
El maytabı Her teknede en az 2 adet bulunacaktır. ( tarihi geçmemiş)
Duman kandili Her teknede en az 1 adet bulunacaktır. (yüzer veya elde tutulan tip ve tarihi geçmemiş)
Seyir Fenerleri ve Yardımcı Teçhizat
Seyir fenerleri Bütün teknelerde Uluslararası Denizde Çatışmayı Önleme Tüzüğüne (UDÇÖT) uygun olacaktır.
Pusula Her teknede bir adet manyetik pusula bulunacaktır.
Siyah küre UDÇÖT kurallarına uygun olacaktır.
Kampana UDÇÖT kurallarına uygun olacaktır.
Düdük UDÇÖT kurallarına uygun olacaktır. Seyyar tip hava basınç tüplü olabilir.
Radar reflektörü Boyu ne olursa olsun, 150 grosa tonun altındaki bütün teknelerde bulunacaktır.
Yangınla Mücadele Teçhizatı
Taşınabilir yangın söndürme tüpü Makine dairesi veya sandığı dışında 1 adet 6 kg'lık, varsa kuzinede veya kamarada 1 adet 6 kg'lık bulunacaktır. Boyları 15 metrenin altında olan teknelerde yangın söndürme tüpleri 2 kg'lık olabilir. Boyları 9 metrenin altında olan teknelerde en az 1 adet 2 kg'lık bulunacaktır.Kamaralı teknelerde kamara başına en az 1 adet 2 kg'lık tüp bulunacaktır. Motoru olmayan teknelerde yangın söndürme tüpü bulunması gerekmez.
Deniz Kirliliğini Önleme Teçhizatı
Pis su tankı ve güverte boşaltma bağlantısı Pis su oluşabilecek yapıdaki teknelerde aranır.
Notik yayınlar
Denizde Çatışmayı Önleme Tüzüğü kitabı Her teknede bir adet bulunacaktır.
Can Kurtarma İşaretleri Tablosu Bütün teknelerde bulunacaktır.
Markalama
Gemi ve bağlama limanı adının yazılması Teknenin baş omuzluklarına ve aynasına yazılacaktır. Aynası dar veya baş kıç bir teknede gemi ve bağlama limanı adları iki kıç omuzluğa yazılır. Yazılar okunaklı olmalı, batone harf kullanılmalıdır, el yazısı veya süslü yazılar kabul edilmez, harf boyları 15 cm den küçük olamaz. Liman adı kısaltılmış olarak yazılamaz. Bağlama Limanı adının önünde B.L. veya Lim. gibi kısaltmalar bulunmayacaktır. Tekne ve liman adı, kıçta taşınan hizmet botu, jet ski gibi araçlar nedeniyle uzaktan okunamıyorsa daha yüksek bir yere yazılacaktır.
Can simitlerinin markalanması Üzerine tekne adı ve bağlama limanı yazılacaktır.
Önerilen diğer teçhizatlar
Hizmet botu Önerilir, markalanmalıdır.
İlk yardım takımı Önerilir.
Sabit veya otomatik şişen can salı Varsa markalanmalıdır.
Dürbün, Ayna, Balta, Bıçak, Çamçak Önerilir
VHF telsiz telefon Önerilir
Termometre/Barometre Önerilir
Yangın battaniyesi Önerilir
Demir ırgatı, zincir ve/veya halatı Önerilir
Seyir haritaları (seyir sahasına ait) Önerilir.
Pergel, paralel cetvel, kalem, silgi Önerilir
İlk Yardım el kitabı Önerilir
Denizde Canlı Kalma el kitabı Önerilir
Can Kurtarma Teçhizatı Kullanma Talimatı Önerilir
Uluslararası İşaret Kod kitabı Önerilir
Fenerler ve Sis İşaretleri kitabı Önerilir
Başka yardımcı seyir cihazları ve emniyet teçhizatı Uzaklara yapılacak seyirlerde özellikle el maytabı, paraşütlü işaret fişeği ve duman kandili sayısının öngörülenden fazla olması, teknede GPS ve Radar gibi yardımcı seyir cihazları yanında EPIRB ve SART gibi emniyet teçhizatı bulunması önerilir.

21 Ağustos 2010 Cumartesi

Canlı balık iğneye takılışı

Canlı Balık iğneye takılışı

Yemli oltada canlı yemler genelde, iğne ağız içinden geçirilerek hasar vermeden sağ veya sol galsamadan dışarı alınıp, tek seferde sidikliğin arka (kuyruğa doğru) tarafına enine yerleştirilir.
Sözlonusu yöntem yem olarak kullanılan balığın uzun süre canlı kalmasını sağlar.
Aynı yöntem tersinden de uygulanabilir, iğne yerleştirildikten sonra köstek galsamadan geçirilip, ağızdan dışarı alınır ve ondan sonra bağlanır.
Canlı yem olarak hangi balık kullanılırsa kullanılsın yöntem değişmez.

Köstekleme


6 Ağustos 2010 Cuma

Mürekkep Balığı(Sübye) Video



Mürekkep Balığı (Sübye) teksin49 Mürekkepbalıkları olağanüstü bir beyin, heyecan hissi, hassas bir koku alma duyusu, oburluğa varan bir tat alma duyusu ve çok hassas gözlere sahiptir. İri gözlerinde 70 milyon görme hücresi vardır. Görüş alanları 360 dereceyi bulur. Arkalarını da rahatça görebilirler. Karanlık sularda koku alma duyusuyla avlarını tespit ederler. Sinir sistemleri tarafından kontrol edilen ve kromotofor denen renk değiştirme hücreleriyle her ortama kamufle olurlar. İridosist (?) denen deri hücreler de ışığı yansıtarak renk değiştirmeye yardımcı olurlar. Pusuya yattıklarında kuma gömülerek kendilerini gizlerler.

27 Temmuz 2010 Salı

Çapari Nedir ? Nasıl Yapılır ve Avlanılır?...

Çapari
Çapari Nedir ? Nasıl Yapılır ve Avlanılır?...

  • Çapari, balıkçılığımızda önemli bir av aletidir. Denizde görünüşü yem olmaya elverişli, küçük balık sürülerini andırdığından, bir çok balığı çeker. Çapari ile avlanan balıklar pelajik yani orta ve üst sularda yaşayan ve özellikle sürüler oluşturan İstavrit, Kolyoz, Uskumru, Palamut, Torik, Lüfer, Çinakop, Tirsi ve Sardalye dır.Bu balıklar haricinde Tragonya, Kırlangıç, Isparoz,Mercan,Kalamar,Zargana ve Mezgit de zaman zaman çapariye aldanan balıklardandır.Çapari; beden, kasa, köstek, köstek ucunda iğne ve iğneye bağlanmış Hindi, Horoz, Kaz, Ördek, Martı gibi kuş ve kümes hayvanlarının kuyruk, kanat veya göğüs tüylerinden bir parça ve/veya tutamdan meydana gelir.
  •  Çapari iğnelerine yem takılmaz çünkü yukarıda belirtildiği gibi; kösteğin ucunda yer alan iğne ve tüy, hareket halinde küçük bir balık izlenimi verir, hatta iğnelerin çokluğu da göz önüne alındığında bir balık sürüsü izlenimi oluşur.Çapariler, 12 iğneden 75-100 iğneye kadar donatılır. Beden ile köstek misina kalınlıkları da 0.15mm den 150mm ye kadar değişiklik gösterir.Kullanılacak çaparinin incelik veya kalınlığı, iğne cinsi ve büyüklüğü, iğne sayısı, köstek uzunlukları tutulacak balığın cinsine, mevsime ve tutulacak derinliğe göre değişik varyasyonlar gösterir.
  • Misina köstek yapılmak üzere belirli uzunluklarda kesilir. Kesilen parçaların her iki ucuna düğüm atılır. Uçları düğümlenmiş bu parçaların bir ucuna iğne, kırmızı veya bordo renkli ibrişimle 3 defa ilmek yapılarak bağlanır ve bu iğne ile bağlanmış kösteğe de bir parça veya tutam tüy parçası aynı ibrişimin devamı ile eklenerek, 5-6 defa ibrişim kendi üzerine ilmek yapılarak boş ucu çekilmek sureti ile düğümsüz bağlanarak ve artık kısımlar ufak bir makas ile temizlenerek köstek tamamlanmış olur.Bedene donatılacak köstek sayısına bağlı olarak (köstek sayısı x köstek uzunluğu + kasa ve fırdöndü payı) bir miktar misina hazırlanır. İlk önce bu misinanın bir ucuna iskandil takılmak üzere bir kasa yapılır. Kasa, beden ucunu 8-10 cm uzunluğunda çift kat yapılarak, düğümlemek ve en uç kısmını da bir arada tutmak üzere (iskandil gözünden kolay geçsin diye) tekrar düğümlenmesi ile yapılır. Kasa yapılan ucu sabit bir yere takılır ve bedene ardı sıra düğümler yapılarak köstekler bu düğümlerin arasına teker teker dizilir. Torik, Palamut, dip çaparisinde köstekler bedene, bedenin düğüm yapılması ile değil, kösteğin bedene kazık bağı ile bağlanması sonucu donatılır.Bedene dizilen kösteklerin birbirlerinden açıklıkları yaklaşık bir köstek boyunda olur. Çaparinin donatılması bitince bedenin ucu düğümlenir ve istif edilir.İstif etme, kösteklerin sol elin işaret ve orta parmağı arasında sıkıştırılıp bir araya getirilmesi ve köstekler arasındaki beden kısmının ufak bir kangal yapılması şeklinde olur. Toplanan çapari bir defterin arasında saklanır. Çapari açıkta kaldığında iğneleri her yere takılacağından kolayca dolaşır.

Uskumru çaparisi:


  • Beden kalınlığı 0.30-0.35mm misinadan, köstekler de 0.25-0.30mm misinadan yapılır. Köstek uzunluğu iğne boyu hariç 13-15cm dir. 2-3 numara beyaz kalaylı iğne kullanılır. İğnelere daima pas rengi kırçıllı hindi tüyü takılır. Köstek adedi 5-25 adet arası olabilir.

Kolyoz çaparisi:



  • Kolyoz uskumruya nazaran daha hırçın bir balık olduğundan (keçi, koyun farkı gibi) çaparisi de uskumru çaparisinden biraz daha kalın tutulur. Beden 0.35-0.40mm misinadan, köstekler ise 0.30-0.35mm misinadan yapılır. İğnesi beyaz kalaylı 3 numaradır. Tüy beyaz veya kırçıllı olmalıdır. Çapari donatılırken, bir kırçıllı, bir beyaz donatılırsa daha avcı olur.

İstavrit çaparisi:


  • İstavrit çaparisinin tipi mevsime, balığın dipte, kanalda veya su seviyesine yakın bulunduğu zamanlarda, az veya çok olduğu hallerde; inceliği, kalınlığı , köstek boyları, iğne tipleri olarak değişiklikler gösterir.
  • Kışın kullanılacak çapari; İstavrit derin sularda veya kanalda olup bol bulunduğu zamanlarda kullanılacak çaparinin beden kalınlığı 0.30-0.35mm misinadan, köstekler ise 0.35mm misinadan olmalıdır. Köstekler tercihen kısa yapılır. Köstek uzunluğu iğne boyu hariç 12cm kadardır. Kış çaparisinde iğne beyaz, kalaylı, düz 4-5 numaradır. Kösteklerin birbirinden açıklığı iğne boyu dahil olduğu halde bir köstek boyu kadardır. İğneye beyaz ve tekir tüy karışık olarak kullanılır köstek adedi 10-25 arası değişebilir.
  • İstavrit su seviyesine yakın, bol ve/veya başka balıklarla karışık (Çinakop, kolyoz veya uskumru) bulunduğu zamanlarda da bu tip çapari kullanılabilir.
  • İstavrit az olduğu zamanlarda daha ince takım kullanmak gerekir. Böyle zamanlarda beden 0.10-0.20mm, köstek de en fazla 0.25mm olmalıdır. Köstekler biraz daha uzun tutularak iğne boyu hariç 15-17 cm olur. İğne siyah sinek iğnesi veya beyaz 4-5 numara iğnedir. Köstekler 15-25 adet olarak donatılır. Tüyler beyaz renkte olursa çapari daha avcı olur.Yaz çaparisi ise, beden 0.25mm misinadan, köstekler de 0.20-0.25mm misinadan yapılır. Köstek uzunluğu iğne boyu hariç 12-13cm dir. İğne 6 numara siyah sinek veya beyaz kalaylı veya krom iğnedir. İğnelere daima beyaz tüy takılır. Köstek adedi 5-25 adet arası olabilir.

Çinakop çaparisi:


  • Çinakop derin sularda veya kanalda olduğu zamanlarda kullanılacak çaparinin beden kalınlığı 0.30-0.35mm misinadan, köstekler ise 0.35mm misinadan olmalıdır. Köstekler tercihen kısa yapılır. Uzunluğu iğne boyu hariç 12cm kadardır. İğne numarası beyaz, kalaylı, düz 4-5 numaradır. Kösteklerin birbirinden açıklığı iğne boyu dahil olduğu halde bir köstek boyu kadardır. İğneye beyaz ve tekir tüy karışık olarak kullanılır köstek adedi 10-25 arası değişebilir.Çinakop su seviyesine yakın bulunduğu zamanlarda da bu tip çapari kullanılabilir.
  • Çinakopun az olduğu zamanlarda daha ince ve uzun köstekli takım kullanmak gerekir. Böyle zamanlarda beden 0.25-0.30mm, köstek de en fazla 0.25mm olmalıdır. Köstekler biraz daha uzun tutularak iğne boyu hariç 20 cm olur. İğne beyaz 4-5 numara iğnedir. Köstekler 15-25 adet olarak donatılır. Tüyler sarımsı horoz boyun tüyleri olursa çapari daha avcı olur.

Palamut çaparisi:


  • Palamutlar vonoz (yavru-çingene palamudu) halinde iken çaparinin bedeni 0.70-0.80mm misinadan yapılır. Köstekler 0.40-0.45mm misinadır. Köstekler iğne boyu hariç 25cm olmalıdır. Balık lava (çok bol) olduğu zamanlarda kolaylık için 15cm kısa köstek kullanılır. İğneler 9-10 numara beyaz kalaylı iğnedir. İğnelere beyaz martı tüyü veya kırmızı horoz boyun tüyleri bağlanır. Köstekler bedene kazık bağı ile bağlanır. Bedene dizilen kösteklerin açıklığı, bir köstek boyundan iğne boyu dahil 2-3cm daha uzundur. Köstekler en az 25 en çok 100 adet olarak donatılır.
  • Palamutlar normal hale gelince çapariyi daha sağlam bir hale getirmek lazımdır. Bunun için beden 0.80-.1.00mm misinadan yapılır. Köstekler 0.50mm misinadan yapılır, İğne beyaz kalaylı 8 numara iğnedir. Tüyleri martı, kaz, kırmızı-beyaz horoz boyun tüyüdür. Köstekler bedene iğne dahil bir köstek boyu aralıklarla donatılırlar. Köstekler en az 25 en çok 75 adet olarak donatılırlar.

Torik çaparisi:


  • Torik çaparisinin bedeni 1.00-1.20mm misinadan köstekleri de 0.80-0.90mm misinadan yapılır. Köstek boyları iğne hariç 25cm uzunluğunda ve uçları çift düğümlü olur. Torik çaparisinin iğneleri 5 -6 numara beyaz kalaylı iğnedir. Tüyler tercihen kızıl kaz veya kırmızı horoz tüyünden olmalıdır. Köstekler donatılırken birbirlerinden açıklıkları köstek boyundan (iğne dahil) 8-10cm daha fazla olmalıdır. Köstekler bedene çift kazık bağı ile tespit edilirler. Köstekler en az 25 en çok 50 adet olarak donatılır.

Sardalye çaparisi:


  • Beden kalınlığı 0.20-0.25mm misinadan, köstekler ise 0.15-0.20mm misinadan yapılır. Köstek uzunluğu, iğne boyu hariç 11-12cm dir. İğneler çapraz 8-9 numara beyaz kalaylı iğnedir. Köstek adedi 25-35 olup tüyler beyaz, hindi,tavuk veya martının kanat veya kuyruk tüyleridir.


Çapari ile istavrit avcılığı:


  • İstavrit, Karadeniz, Boğazlar ve Marmara denizinde hangi sahalarda bulunursa, o yörede çapari ile her vakit av verir. Avcılığı, özellikle balığın bol olduğu zamanlarda çok zevklidir. Yemeklik olarak avlamanın yanı sıra, kıymetli bir yem balığı olmasından dolayı, yemlik olarak da avlanır. Çaparinin olta kısmı 0.50-0.60mm misinadan olmalıdır. Tekne ile balığın bulunduğu sahaya varıldığında, sulara (akıntıya) ve hava şartlarına bağlı olarak, balık sığ suda ise 250-300gr, derin suda dipli ise 350-400gr bir iskandil takılarak denize indirilir.
  • Avcı kolunu bir aşağı, bir yukarı indirip kaldırmak sureti ile çapari hareket ettirilir. Çaparinin bu şekilde sallanması balıklara, hareket halindeki balık yavruları izlenimi verir. İstavritler çapariye gelmeye başladıklarında hemen çekip yukarı alınmaz, belirli bir süre, fakat bu sefer daha evvelki hareketten daha yavaş ve uzun, birkaç defa bir iki kulaç çekip bırakmak sureti ile sallamaya devam edilir. Böyle yapıldığı takdirde boş kalan iğnelere de balıkların yakalanması sağlanır. Olta süratle çekilerek çaparideki balıklar süratle ayıklanır ve çapari denize sallanarak ava devam edilir.
  • Çapari ile Uskumru avcılığı:
  • Aynen istavrit avcılığı gibidir.

Çapari ile Kolyoz avcılığı:


  • Boğazlar, Marmara denizi ve Ege denizinde yapılır. Kolyoz avcılığı da İstavrit ve Uskumru avcılığı gibi ise de, çapari sallanırken kolyoz gelince Uskumru ve İstavritte olduğu gibi sallamaya devam etmeyip çapariyi yavaş yavaş yukarıya çekmek gerekir. Bu çekiş esnasında Kolyozlar çapariye yetişip iğnelere dolmaya başlarlar. Eğer sallamaya devam edilecek olursa Kolyozlar çapariyi dolaştırırlar.


Çapari ile Palamut - Torik avcılığı:



  • Palamutlar gerek vonoz ve gerekse normal boyda iken Karadeniz'de, Marmara denizinde, İstanbul Boğazı çevresinde ve içinde su seviyesine yakın seyrederken çapari ile av verirler. Avcılığı Ağustos ayı başından itibaren Kasım ortalarına kadar devam eder. Bu mahallerde içten veya dıştan takma deniz motorları veyahut büyükçe balıkçı tekneleri ile avlanırlar. Balığın av verdiği sahaya varılınca balığın ve suların durumuna göre 200-750gr arası bir iskandil 1.50mm olta ve çapari arasında bulunan büyük üçlü fırdöndünün alt gözüne, kısa bir bağla bağlanır. Kasnağa sarılı çaparinin iskandil kasasına da 100-250gr bir ufak iskandil takılarak kasnaktan denize salınır.
  • Çapari tamamen denize salınınca boşta kalan ucu fırdöndünün diğer gözüne bağlanır ve 25-35 kulaç denize salınarak tekne 3-4 mil/saat süratle seyrettirilerek çapari gezdirilir. Söz konusu seyir sırasında oynak (balıkların su seviyesinde yem peşinde ve/veya diğer balıklardan kaçmak amacı ile zıplaması) gözlendiğinde hemen o mahal e süratle gidilmesi gerekir.
  • Palamutlar genelde sürüler halinde akış yaptıklarından, çapariye tesadüf edince hemen saldırırlar. 10-15 saniyelik bir zamanda 75 iğnelik bir çaparinin iğne iğneye dolduğu olur. Palamutlar çapariye takılmaya başlayınca teknenin hızını kesmeyip harekete devam edip çapariye daha fazla balığın takılmasını sağlamak gerekir. Bu hareket esnasında, balıkların çapariye yaptıkları ağırlık iyi tartılarak, çaparinin patlatılmaması gerekir. Çapari dolunca suların ve/veya rüzgarın etkisi ile teknenin akma durumuna göre tekne aykırılanarak çapari yavaş yavaş teknenin iki yanındaki tutamaklara tekne eni boyunca sarılarak toplanır ve balıklar ayıklanır. Çapari tekrar denize salınarak ava devam edilir.


Çapari ile Sardalye avcılığı:


  • Marmara Denizi ve Soros körfezinde genellikle su seviyesine yakın yaz aylarında avlanır. Av verdiği zamanlarda genelde durgun havalarda kıyıdan açıkta deniz analarının toplandığı kesimlerde veya kızıl su yakınlarında oynak yaparak genellikle Tirsi ile birlikte av verirler. Avcılığı İstavrit avcılığı gibidir ancak narin ağızlı bir balık olduğundan gerek çapari sallanırken gerekse çekilirken sert hareketlerden kaçınıp dikkatli olmak gerekir.

7 Temmuz 2010 Çarşamba

Uskumru Avı

Uskumru Avı

  • Uskumru eti çok lezzetli olan balıklardandır. Eskiden Karadeniz ve Marmara'da yakalanan uskumrular suları daha tuzlu olan Ege ve Akdenizdekilerden çok daha lezzetli idi ama bugün bulabildiğimiz Kuzey Ege uskumrularıda oldukça lezizdir. Tüm dünyada ekonomik değeri çok yüksek balıklardandır. Konserve, kurutulmuş, tuzlanmış taze olarak tüm dünyada pazarlanır ve tüketilir. Yurdumuzda tavası, dolması, buğulaması, haşlaması, kurutularak çirozu yapılır.
  • Uskumrunun genel av yöntemi çaparidir. Çaparide kullanılan tüy kolyozda olduğu gibi tercihen kırçıllıdır. Hindinin kuyruğundan veya kanadındaki kalem tüylerinden elde edilebilir. Kına ile kızartılmış kaz tüyü de sabah erken saatlerde iyi iş yapar. 
  • Uskumru da kolyoz gibi çapariye atladığında yukarı doğru yüzerek iskandili taşır ve takımda bir boşluk oluşur; bu durumda takım toplanarak boşluk alınmalı karışma önlenmelidir. Kolyoz kadar hırçın ve hareketli olmayan uskumru oltaya atladığında çaparinin hafifçe sallanarak balıkların dolmasının beklenmesi tavsiye edilse de bence bunu yapmayın. Eğer etrafta balık var ise zaten ilk anda bir kaç tane asılır, takımın karışma riskine girmeden toplayıp balıkları alın tekrar indirin. Burada önemli olan balığın bulunduğu derinliğin iyi tespit edilmesidir. Bunun için ya oltanın fazla kısmını mantara sarın ya da o kısma başka bir işaret koyun; uskumruyu bulduğunuz derinlikte bir müddet daha avlanmak mümkündür. Av 2 kişi yapılıyorsa , bir kişi yukardayken diğeri aşaıda olmalıdır ki balık altınızdan kaçmasın.Bu yöntemle çok iyi bir av çıkarılabilir.
  • Kürekle veya motorla sürü takip edilirse de çok verimli avlar yapılabilir.
  • Uskumru çaparisinde köstekler 030-035 misinadan yapılır boyları 15 santimdir, beden 040, olta 045-050 olur. İskandil derinliğe akıntıya göre 15-250 gram olabilir. İğneler 1-3 numara kalaylı tercih edilir ama siyah iğne de olur. Takımda kullananın tecrübe ve becerisine göre 15-25 tüylü iğne, kulllananın ustalığına göre 45 iğneye kadar kullanılabilir.
  •  Özellikle yazın su yüzeyine yakın rastlanan uskumrular için daha ince takım kullanılabilir. İri uskumrular ki bunlara lipari de denir, kurnaz ve tedbirlidirler takımın görüntüsünü kolay alıp vurmayabilirler. O nedenle parlak şeffaf veya yine parlak olmak kaydı ile sarı, yeşil renkli naylon olta ipleri kullanılırsa daha iyi olur.Uskumru yemli çaparilerle de yakalanır. Özellikle balık kanalda yattığında ve pek hareket etmediği zamanlarda bu yöntem iyi çalışır. Özellikle 10 dan çok iğneli çapari takımlarında iğnelerin hepsi dolduğunda bu balığın tutumuna doyum olmaz.Balık yüzeye yakın olduğu zaman iğnenin 25-30 cm gerisine ufak bir kıstırma kurşun takılır.1-3 numaralı iğneye takılan ufak bir sardalye parçası dahi balığı altınıza topladığınızda iş yapar.
  • Av mahalline gelindiğinde takım denize 7-8 kulaçta bir yoklana yoklana indirilir.Uskumru genellikle  7 - 14 kulaç arasında gezinirler.
  • Balığı aramak için olta bir aşağı indirilip, bir yukarı çekmek suretiyle hareket ettirilir. 
  • Uskumru balığı çapariye atladığı zaman oltada aniden bir boşluk olur. Bunun sebebi de çapariye takılan balıkların birden yukarıya doğru yüzmeleridir. O anda boşluk alınmazsa balıklar çapariyi karıştırabilirler. 1-2 kulaç yukarı alınan çaparinin iyice dolduğundan emin olduktan sonra hiç kalama (boşluk) vermeden olta sandala çekilir. Balıklar takıldıkları iğnelerden kurtarılıp livara atıldıktan sonra çaparinin köstekleri düzeltilir ve yine aynı işleme devam edilir. Av sırasında balık, örneğin 11 kulaçta bulunduysa o kulaçta elimizde tuttuğumuz misinaya bir işaret koymakta fayda vardır. Bu hemen çözülebilecek ve sık olmayan bir düğüm veya küçük kırmızı bir ibrişim parçası olabilir. Balıklar genellikle aynı kulaçta bulundukları için oltayı bir sonraki koyverişte yine aynı yerde çapariye atlayacaklardır. Bu suretle vakit kaybetmeden daha verimli av elde edilir.





1 Temmuz 2010 Perşembe

Kerteriz Nedir nasıl alınır

Kerteriz almak

 Kerteriz, karadaki sabit cisimlerden faydalanılarak deniz üzerinde herhangi bir noktayı belirleyen sabitlerin adıdır. Herhangi bir dalış noktası yeniden bulunmak ya da denize düşürülen bir cismin o noktaya geri dönülerek araması yapılmak istendiğinde veya daha önceden verimli balık avı yapılan yerleri tekrar bulabilmek için kerterizler kullanılır. GPS kullanılıyor olsa dahi kerteriz alınması ve bu tekniği bilinmesi, özellikle dalış süresince gerçekleştirilecek navigasyon için önemli ve gereklidir. Deniz üzerinde herhangi bir noktayı belirlemek için birbirinden farklı açılarda iki doğruya ihtiyaç vardır. Bu doğruların her biri için de aynı doğru üzerinde yer alacak olan iki farklı noktaya ihtiyaç olacaktır. Dolayısıyla deniz üzerinde herhangi bir noktanın kerterizini almak için iki farklı doğru açı üzerinde toplam dört farklı noktanın seçilmiş olması gerekir. Kerteriz noktaları uzaktan görülebilecek, önü kapanmayacak, sabit ve çevredeki diğer şekillerden ayırt edilebilecek özellikte olmalıdır. Aynı doğrultudaki noktalardan arkada olanı önde olandan daha yüksekte olmalıdır. Oluşturulan kerteriz doğrularının kesişme açıları en az 60° olmalıdır. Hata payını ortadan kaldırmak için bir başka nokta daha bulunmalı ve onun da diğer doğruyla açısı en az 60° olmalıdır. Karadaki kerteriz noktalarının yanı sıra, o nokta için derinlik değerinin de muhakkak biliniyor olması gerekir... 

Kerteriz nedir?
 Gemi dışında bulunan bir maddenin yönünü belirtmek için geminin pusulasında ölçülen açısına kerteriz denir. Hakiki kerteriz ve nısbi kerteriz olarak iki çeşittir.

  1.  Hakiki kerteriz: Bir maddenin coğrafik kuzey yönünden alınan kerterizine denir. 000o dan sağa doğru 360o ye kadar ölçülür. Haritaya çizilen bütün kerterizler hakikidir. Nısbi olarak çizilen kerterizleri haritaya çizmek için hakikiye çevirmek gerekir.
  2.  Nısbi kerteriz: Geminin rotası hesaba katılmadan, pruvasından sancak yada iskeleye doğru ölçülen açıya nisbi kerteriz denir. Söylenirken de sancak mı iskele mi olduğu belirtilir. Bu belirtilen kerterizler ticari amaçlı ya da gezi amaçlı yatlarda ve gemilerde kullanılır. Yarış yatlarında ise, kısa yarışlarda, bu şekilde harita üzerinde kerteriz alınmaz; sadece start esnasında fodepar olmamak için start hattının doğrultusunda (start şamandırası ile komite botunun üzerindeki start bayrağı doğrultusunda), kadar bir kerteriz alınır. Uzun yarışlarda ise, daha önceden gidilecek yerlerin haritaları chart plotter a girilir, ve GPS üzerinden rota çizilirken, daha önceden bilinen noktalar (sabit) kerteriz olarak harita üzerine işaretlenir. Kerteriz Koyma: Hem yarışlarda start işleminde, hem hedef belirlemede, hem de demirledikten sonra demir taramasını çabuk anlayabilmek için kerteriz koyma işleminin düzgün yapılabilmesi çok önemlidir. Kerteriz almak; belli bir noktayı bulabilmek için, ikişer noktanın birleşmesiyle oluşan iki doğruyu, bulunduğunuz nokta üzerinde kesiştirmek olarak tanımlanabilir. Bulunduğunuz noktaya kerterizi yerleştirince, bu noktadan ayrıldığınızda bile tekrar aynı noktaya geri dönüşünüzü mümkün kılarsınız. Kerteriz alırken, seçeceğiniz noktaların mutlaka sabit olmasına dikkat etmelisiniz. Kıyıdaki bir camii, özel bir bina veya ağaç, bir fener veya bir kara parçası olabilir. Başka bir tekneyi, bulutları veya bir ormandaki ağacı referans noktası olarak almak yanlış sonuçlara sebep olabilir.

5 Haziran 2010 Cumartesi

Misinada renk ve özellik seçimi

+ Büyük Halini Görmek İçin Resme Tıklayınız
Konuyu 2 türlü ele almak gerekir

1-Balıklar türlerine bağlı olarak, hatta sınıflarına ve yaşam şartlarına bağlı olarak çok değişik"görüş"şekillerine sahiptirler. Ancak görüntünün "şekil" olarak algılanması düşük organizasyonlu canlılarda çok farklıdır. Bu da görüntünün bir bütün olarak algılanabilmesi yeteneğinde saklıdır. Su ortamı içerinde görünür ışığın dağılımında suyun kalitesine bağlı olarak, belirli dalga boylarının, dolayısı ile renklerin ulaşabildiği derinlikler ile sınırlıdır.
Kısaca renk algılama yeteneği, türler bazında ve su ortamının farklı seviyelerine göre farklılıklar gösterir
Balık avcılığında kullanılan misinalar olta ve beden olarak ikiye ayrılmaktadır. Olta olarak kullanılacak
misinalar elastikiyetleri-sertlikleri, taşıma güçleri, gam yapma özellikleri, hafızaları v.b. gibi kriterler üzerinden değerlendirilir. Bunların gözükür veya gözükmez (az gözükür) olmaları sadece avcı bakımından önemlidir. Zaten bu sebeple klasik bir olta takımında beden kullanılır.
Burada balığın görme gücünden de önemlisi, hangi türden olursa olsun, yemin sunumudur.

2-Renkli veya alacalı misinalara gelince, bunlar genellikle avcının misinayı kolaylıkla takip edebilmesi için üretilmişlerdir. Amaç balığın fark etmemesi değildir. Su ortamında erimiş maddelere ve/veya sıcaklığa bağlı olarak tabakalaşmalar mevcuttur. Bu tabakalar da, ışık altında, farklı yoğunlukları dolayısı ile su içinde çizgiler şeklinde algılanır. Bu sebeple oltada kullanılan misinanın tipi veya renginin bir önemi bulunmamaktadır. Eğer öyle olsaydı, yaygın olarak kullanılan ve şeffaf olmayan "ip misinaların" veya Fly'da kullanılan floresan (veya kontrast) renklere sahip "kalın monofilament misinaların" başarılı olamaması gerekirdi.

Bu sebeple oltalık bir misinada rengin avlanma stili ve avcı açısından önemi dışında, balık açısından bir önemi bulunmamaktadır.
Misina seçiminde de aynen bir alet seçiminde olduğu gibi "amaca uygun" malzemenin kullanılması gerekmektedir. Yakın bir zamana kadar kimya ve teknolojinin cevap verememesi sonucunda misinaya renk eklendiğinde bazı özelliklerinin kaybolduğu bilinmekteydi. Ancak son 10 sene içindeki gelişmeler ile bu sorun da artık ortadan kalkmıştır. Beden olarak kullanılan misinalarda ise, yemin sunumu açısından çok farklı kriterler ortaya çıkmaktadır.

23 Nisan 2010 Cuma

Neden olta balıkçılığı

Neden olta balıkçılığı
Balıkçılıkla hobi olarak uğraşan insanların çoğu ise olta balıkçılığını tercih etmektedirler; çünkü olta balıkçılığı diğer balıkçılık türlerine göre hem daha kolay hem de daha ucuzdur. Olta balıkçılığı, olta takımlarının kullanım şekline göre tekneden ya da kıyıdan yapılmaktadır.

Günümüz yaşam koşulları ve iş tempomuzdan dolayı oldukça sıkıntı ve stres altında bir yaşam sürdürebilmekteyiz, bu nedenle insanların kendine hobi edinmeleri uzmanlarca tavsiye edilmektedir. Bunlara birkaç örnek verecek olursak açık havada yürüyüş yapmak, spor yapmak, el becerileri edinmek, sanatsal faaliyetlerde bulunmak kanımca bunların hepsini kapsayacak bir tek hobi var oda oltayla balık avlamak uzmanlar gibi bende bunu tavsiye ediyorum ve uyguluyorum.

Amatör balıkçılık oltayla yapılan ve hiçbir ticari amaç gütmeyen insan ruh ve beden sağlığı açısından oldukça önemli bir etkinliktir, bu etkinlik içerisinde yaptığımız veya yapabileceğimiz birkaç aktiviteye değineyim. Ailenizle birlikte gittiğiniz bir sahil, akarsu veya göl kenarında piknik yapıp bunun yanında balık avlayabilirsiniz, balık avlarken farkında olmadan yaptığınız yer değişiklikleri ile yürüyüş yapar, olta atarken vücudunuzdaki bir çok bölgedeki kas ve adale gurubuna egzersiz yaptırabilir, daha iştahlı yemek yersiniz ve yediğiniz yemekten büyük bir tat alırsınız, balık avlama süresince iş ve şehir yaşamınızdan uzaklaşır adeta meditasyon yaparsınız. Kıyıya vuran dalgalar, akarsuların taşların arasından akarken çıkardığı sesler, su yüzüne sıçrayan balıkların hele ki birde oltayla kendi yakaladığınız balıklara dokunmanın verdiği hazzı kelimelere sığdırabilmenin imkânı yoktur.
Kullanılan Malzemeler

Misina: Olta iplerine verilen genel addır. Misina ipleri günümüzde naylondan yapılmaktadır. Balık avlarken kullanılacak misinanın kalınlığı; avlanmak istenilen balığın büyüklüğüne ve türüne göre belirlenmelidir. Çoğunlukla küçük balıklar için ince misinalar, büyük balıklar için ise daha kalın misinalar tercih edilir. Fakat bazı büyük balıkların avında, balıkların misinayı farketmemesi amacıyla ince misina da tercih edilebilir.

Mantar veya Kasnak: Misinanın sarıldığı, mantardan yapılan, dikdörtgen şeklindeki malzemedir. Oltanın kolay ve rahat kulanılabilmesini sağlar. Ancak bunun için mantarın, misinanın uzunluğu ile doğru orantılı olması gerekmektedir; misina ne kadar uzun olursa mantar da ona göre büyük olmalıdır. Olta takımının üzerindeki iğnelerin mantara saplanarak muhafaza edilebilmesi de mantarın diğer bir avantajıdır.

Beden: Olta takımında, ağırlık ile olta ipi arasındaki tek parçalık iptir. Dişli balıklar avlanırken balığın ‘beden’i keserek kaçmasını engellemek için çelikten yapılmış bedenler kullanılır.

Köstek: Bedenle iğne arasındaki misinadır. Uzunluğu, oltayı kullanacak kişiye bağlıdır. İstenilen boyda bağlanabilir; ancak çok da uzun olmamalıdır.

Fırdöndü: Misina av sırasında çeşitli nedenlerden dolayı kendi ekseni etrafında döner. Bu dönme en fazla ‘beden’ kısmında olduğundan dolayı ‘beden’den oltaya geçiş kısmında ‘fırdöndü’ kullanılır. Fırdöndüler genellikle pirinçten yapılmaktadır.

İskandil (kurşun): Oltanın dibe batmasını sağlayan ve genellikle kurşundan yapılan olta malzemesidir. Kurşundan yapıldığı için halk arasında ‘kurşun’ olarak adlandırılır. İskandil derinlikle doğru orantılı olarak kullanılır; derinlik arttıkça iskandilin ağırlığı da artmalıdır. Fakat balık avlanan yerin zemini kayalık ise, derinlik ne kadar olursa olsun, oltanın kayalara takılmasını engellemek amacıyla yaprak (hafif) kurşun kullanılmalıdır. İskandil, gerekli halllerde çok daha çabuk değiştirilebilmek amacıyla oltanın en ucuna bağlanır.

Şamandıra: Yüzey balıklarını yakalarken oltanın dibe batmasını engellemek amacıyla kullanılan malzemelerdir. Adi şamandıra (gündüzleri kullanılır), ışıklı şamandıra ve sesli şamandıra olmak üzere 3 değişik çeşidi vardır.

Zoka: Genellikle dişli balıkları avlarken kullanılan, sapına kurşun dökülmüş iğnelerdir. Tuzlu suda avlanırken, balıkların ilgisini çekmek amacıyla, civayla kaplanmış zokalar tercih edilir. Tatlı suda ise normal zokalar kullanılmaktadır.

Çarpma: Genellikle balığın çok olduğu yerlerde kullanılan, üç iğneden oluşan ve denizcilikte kullanılan çapaya benzeyen bir malzemedir. Çarpma, tekneden veya dik kıyılardan balığın çok olduğu bölgeye doğru sallandırılır. Balıklar çarpmanın üst kısmından geçerken, çarpma hızla çekilerek balıklar yakalanır.

18 Nisan 2010 Pazar

Balıkçılık hakkında bilgi



OLTA NEDİR?



 Birçok amatör avcı bazen kancaya, bazen olta kamışına hatta bazen de makineye olta demiş, çoğu ise balık avcılığında balık avlamak amacıyla elimize aldığımız bütün elemanları içeren düzeneğe bilmeden yanlış ifadeyle olta demiştir.


     Balık tutma amacını güden takoz, mantar yada kasnağa sarılmış ancak üzerinde hiçbir elemanı bulunmayan olta misinası yada ipten yapılmış düzenektir. Bu tarife göre herhangi bir araca sarılı boş bir ip veya olta misinasıdır.

     Eğer bir yere sarılı değilse buna kabaca OLTA MİSİNASI ya da OLTA İPİ denir. Boş ana olta misinasına yani olta'ya önce bir olta fırdöndüsü takılır. Bunun görevi balığın olta misinasını dolaştırmamasını sağlamaktır. Olta fırdöndüsünden sonraki kısım avlanmayı yürüten kısımdır ki buna olta bedeni denir.

     Olta bedeninin kalınlığı olta kalınlığında yada 1 numara ince olmalıdır. Olta bedeninin üst ve alt uçunda birer halka oluşturulur. Bu halkalara kasa denir. Üstteki kasa olta ipinin ucundaki klipsli olta fırdöndüsüne bağlanır.

     Alttaki kasa ise ağırlığın olta bedenine takılıp çıkarılması için kullanılır. Değişik derinliklerde avlanmak için en uç kısmına kurşun ağırlık ilave edilebilir yada yüzeyde av yapılacaksa en alta kanca en üste olta şamandırası ilave edilir.

     Takımların olta bedenlerine balık tutma amacı ile eklenen ve ucunda olta iğnesi bulunan kısa iplere köstek denir. Köstekler hangi takımın bedenine iliştirilmişlerse o isimle anılırlar. Paragat kösteği, çapari kösteği, yeldirme kösteği gibi. Köstek kalınlığı kesinlikle olta kalınlığından en az 1 numara ince olmalıdır.


OLTA BALIKÇILIĞI

        Olta balıkçılığında dikkat edilmesi gereken hususlar vardır. Bunlar doğru ürün şeçimi ile başlar. Öncelikle misina seçimi önemlidir. Misina alırken pahalısını değil tuzlu suya yada tatlı suya dayanıklı olanını almanız gerekmektedir. Aldığınızda sağlam görünen, düğüme dayanıklı olan her misina uzun ömürlü olmaz. Ucuz misinayı tekrar tekrar almak da size daha pahalıya gelir. Monoflament malzemeden yapılan, gam yapmayan, çok sert olmayan, çok fazla esnemeyen misinaları tercih etmeniz gerekir.     Bu misina istenilen özelliklere en yakın misinadır. Fiyat olarak da uygun bir üründür.

          Olta balıkçılığında ikinci olarak olta makinesi önem taşımaktadır. Olta makinesinin çok bilyalı olması kaliteli olduğunu göstermez. Olta makinelerinin gövdeleri çoğunlukla grafit malzemeden yapılır daha hafif ve dayanıklıdır. Olta misinasının sarıldığı kafa bölümü çok ucuz makinalarda plastik, kaliteli makinelerde aluminyumdur. Tek bilyalı bir çok olta makinesi 13 bilyalı makineden daha iyi performans sağlar. Olta makinelerinin içerisindeki bilyalar 3 çeşittir. 1. plastik bilya, 2. aluminyum bilya, 3. titanyum bilyadır. Olta makinenizin bilyası çok ve plastik ise uzun ömürlu olmaz, büyük balık avlarında verim alınmaz. Tekneden avlarda derinden av yapılacak ise olta makinesinin kafası büyük olanı seçilmelidir. Bu seçim derinden oltayı daha hızlı çekmemizi sağlar. Dönüş devri hızlı olan olta makineleri de bunu kolaylaştırır. Hızlı, güçlü, 5 bilyalı bir olta makinesi olan Cedros 55 bu konuda tavsiye edilecek bir üründür.

         Olta balıkçılığında üçüncü önemli malzememiz iğnedir. Sonuç olarak olta iğnesi olmadan balık tutulamaz. Olta iğnelerinde kaliteyi yapıldığı malzemenin özelliği belirler. Günümüzde iğneler kutuyla yada paket halinde satılmaktadir. Kutu iğneler 100er adetli yada 50şer adetli olmaktadir. Paket iğneler ise olta iğnesinin boyutuna göre farklı adetlerde olmaktadır. Bu da 3 ila 15 arasında değişmektedir. Çipura avlamak icin Mustad 496 serisi olta iğneleri, mercan avı ve levrek bırakmasında Mustad 1251 ile 1523 serisi olta iğneleri, sazan ve yayın avlarında ise Mustad 505-530 serisi iğneleri, Youvella 1404-1405-1466 serisi olta iğnelerinin boyları kullanılmaktadır. Karagöz, gupes, patlakgöz mercan avlarında ise uzun saplı çapraz olta iğnesi olan Mustad 1522 serisi , Youvella 1303 serisi iğneler kullanılmalıdır.Okuma iğne özellikle tavsiye edilir.

          Olta malzemeleri şeçiminde kamışın önemi yüksektir. Olta malzemeleri tekneden balık avcılığı için, kıyıdan balık avcılığı için , kıyıdan uzak atış için ( surf kamışı) , Tekneden jig avcılığı için ,tekneden trolling için, tatlı suda fly avcılık için, kıyıdan atçek avcılık için spin kamışlar  olarak farklılık gösterir.


Balıkçılık, en dar anlamıyla denizlerde, göllerde ve akarsularda balıkların çeşitli yöntemlerle avlanmasıdır. Ama balıkçılık yalnızca balık avlanmasıyla sınırlı değildir. Midye, karides, ıstakoz, pavurya, istiridye ve ahtapotun, hatta balina gibi deniz memelilerinin avlanması da balıkçılık kapsamına girer. Gölet, havuz ya da denizlerde balık ve öbür deniz hayvanlarının üretilmesi de balıkçılığın bir parçasıdır.
İnsanların en eski çağlardan bu yana balık avladıkları bilinmektedir. Günümüzden 5 bin yıl öncesinden kalma, kemikten yapılmış ve bugün kullanılan örneklerine benzeyen iğneler bulunmuştur. Spor ve eğlence amacıyla yapılan balıkçılığa amatör balıkçılık denir. Besin gereksinimi karşılamak için yapılan balıkçılık ise ticari balıkçılık olarak adlandırılır.

Amatör balıkçılık

Amatör balıkçılığın temeli oltayla avlanmaya dayanır. Ama zıpkınla ve elle de balık avlanabilir. Bugün en yaygın olta tipi, kamışlı oltalardır. Bu oltalarla yemi daha uzağa fırlatmak ve kıyadan daha uzak sularda balık yakalamak mümkündür. Kamışlı oltalar değişik malzemelerden yapılır. En çok bambu, ince çelik borular ya da cam elyaf kullanılır. Kamışın ucu ince, sap bölümü daha kalın yapılır. Misina, kamışın ucundan sapına kadar aralıklı olarak tutturulmuş halkaların içinden geçirilir ve sap bölümündeki bir makaraya sarılır.

Tatlı Su Balıkçılığı

Makaralı oltalar bulunmadan önce, misina bir mantar ya da tahta parçasına elle sarılırdı. Balık oltaya takıldığında balıkçı seri hareketlerle balığı kıyıya çekerdi. Ama bu tür avlanma kolay değildi, misinanın dolaşması, düğüm olması gibi sorunlar yaşanırdı.

Oysa makaralı oltayla avlanmak çok kolaydır. Makara misinanın sarılmasını ve gerekirse gevşetilmesini kolaylaştırmıştır. Örneğin oltaya yakalanan balık sert hareketlerle direnirse makaradaki misina boşaltılarak balığa yol verilir. Balığın yorulup hareketlerinde yavaşlama görülünce, misina yeniden makaraya sarılarak balık çekilir. Ama makaralı oltayla balık avlarken, misinayı ne zaman boşaltıp ne zaman makaraya saracağını bilmek gerekir. Ayrıca misinanın da bir dayanma gücü vardır. Hızlı bir akıntıda balığın çekiş gücü karşısında bunu da hesaba katmak gerekir. Büyük bir balık yakalandığında, onun direnme gücünü kırmak için arada bir misinayı gevşetmek ve balığa yol vermek gerekir. Bunun sonucunda yorulan balık daha kolay çekilebilir.

Avlanmanın önemli noktalarından biri, uygun olta iğnesi seçmektir. Avlanacak balığa göre, değişik büyüklük ve biçimlerde iğneler vardır. Ama bütün olta iğnelerinin ucunda, balığın ağzına saplandıktan sonra çıkmasını engelleyen bir damak (çengel) vardır. İğnelerin sapında da genellikle bir halka bulunur. Hayvan bağırsağından, naylon ya da çelik telden yapılmış "köstek" bu halkadan geçirilerek iğneye bağlanır.

Balıklar çeşitli yemlerle avlanır. Canlı ya da cansız yemler, iğnenin ucundaki damağa geçirilir. Balığın doğal besini olan böcekler, solucanlar, küçük kurbağalar ya da avlanacak balığa göre çok küçük balıklar, en çok kullanılan canlı yemlerdir. Cansız yem olarak ise hamur, ekmek içi, haşlanmış buğday, peynir gibi yiyecekler ya da tüy parçası, yapay sinek gibi yapay yemler kullanılır.

Oltayla balık avlamak ustalık ister. Avlanacak balığın bulunabileceği yeri, suyun yüzeyinde ya da dibinde mi olduğunu bilmek gerekir. Öte yandan oltayı balığın yem aradığı yere atabilmek ya da indirebilmek gerekir. Örneğin sombalığı ve alabalık dışındaki bütün tatlı su balıklarını avlamak için olta dibe bırakılır. Sombalığı, alabalık, gölge balığı, tatlı su kefali ve kızılkanat avlamada yaygın olarak sinek oltası kullanılır. Yapay sineği uzağa atabilmek için kamışın çok esnek olması, ucunda da kalınca bir misina bulunması gerekir. Oltanın ucuna bağırsak ya da naylondan yapılmış 2-3 metre uzunluğunda bir beden, bedenin ucundaki iğneye de tüy parçaları, kürk, ipek ve parlak tellerden yapılmış yapay sinek bağlanır.

Amatör Deniz Balıkçılığı

Amatör deniz balıkçılığında da tatlı su balıkçılığında kullanılan olta takımlarının hemen aynısı kullanılır. Ama kamış ve misinaların daha sağlam olması gerekir. Oltanın iyice derine inebilmesi için daha ağır kurşunlar (iskandil) ve iri balıkları da yakalayabilmek için daha büyük iğneler kullanılmalıdır. Dipte ya da dibe yakın derinliklerde yaşayan mezgit, morina ve yassı balıkları avlamak için yem olarak karides, midye ve solucan tercih edilir. Uskumru ve lüfer ise, hareket halindeki tekneden kaşıkla ya da doğal yemle tutulur.

Deniz balıkçılığında köstekli olta da çok kullanılan olta tiplerinden biridir. Bu oltanın ucundaki iskandilli bedenine, belirli aralıklarla pirinç telden yapılmış köstekler bağlanır. Bu oltanın adı da bu kösteklerden gelir. Kösteklere kısa misinalar, misinaların ucuna da iğneler takılır. Köstekli oltayla balık avlamada canlı yemler kullanılır. Avlanma sırasında olta gergin tutulur ve balık yeme atladığı anda olta hafifçe silkelenerek balığın iğneyi yutması sağlanır. Sonra balığın iğneden kurtulmasına fırsat vermeden hızla çekilir.Denizlerde balık avlamada çok yaygın olarak kullanılan çapari de bir tür köstekli oltadır. Ama çaparide canlı yem kullanılmaz, onun yerine genellikle hindi, kaz ve tavuk tüyü gibi yapay yemlerden yararlanılır. Çapari, bir olta (makaraya ya da mantara sarılmış misina), misinanın dolaşmasını engelleyen bir fırdöndü, fırdöndüden iskandile kadar uzanan ve gene misinadan yapılan bir beden ile en uçtaki iskandilden oluşur. Bedenin üzerine, belirli aralıklarla, uçlarına iğne takılmış kısa misina parçalarından köstekler bağlanır. İstavrit gibi küçük balıkları avlamada 10 köstekli (10 iğneli) bir çapari yeterlidir. Ama çaparideki köstek sayısı palamut avında 35'e, torik ve kofana denen iri palamut ve lüfer avında 55'e kadar çıkar.

Kılıç balığı, orkinos ve tarpon gibi, bazılarının ağırlığı yarım tonu bulan büyük deniz balıkları da hareketli bir tekneden oltayla avlanabilir. Bunun için çok kalın ve sağlam bir kamış ve uzunluğu en az 360 metre olan misina gerekir. Bu tür avlanmada balıkçı kamışın ucunu, beline taktığı özel bir kemere oturtur. Oltaya yakalanan bu kadar ağır balıkları çekmek ve onların direnme gücüne karşı koyabilmek kolay değildir. Onun için yakalanan balık yoruluncaya kadar tekneyle izlenir. Uzun bir süre yol alındıktan sonra balıkçı misinayı makaraya sararak balığı tekneye yaklaştırır. Yakalanan balık ya tekneye alınır ya da teknenin yedeğinde limana kadar çekilir.

Ernest Hemingway’in Yaşlı Adam ve Deniz adlı romanında, oltayla büyük bir balık yakalayan yaşlı bir balıkçının, bu balığı kıyıya çekebilmek için verdiği mücadele ayrıntılarıyla anlatılmıştır.
Ticari balıkçılık yöntemleri
Deniz balıklarının bazıları su yüzeyine yakın yaşarlar ve bunlara yüzey balığı denir. Örneğin ringa, sardalye, hamsi, orkinos ve uskumru yüzey balıklarıdır. Deniz dibine yakın ve dipte yaşayan balıklara da dip balığı adı verilir. Dip balıklarına örnek olarak morina, mezgit, berlam ve bütün yassı balıklar verilebilir.

Ticari amaçla yapılan balıkçılığın temeli ağla avlanmaya dayanır. Avlanmada balığın özelliğine, yaşadığı suyun derinliğine göre değişik ağlar kullanılır. Yaygın olarak kullanılan ağların başında trol ağı gelir. Trol ağı, külah biçiminde büyük bir torbaya benzer ve ağzı yaklaşık 30 metre genişliğindedir. Ağ atılırken ağzı açık tutmak için her iki yanına tahta levhalar yerleştirilir. "Kapı" denen bu tahta levhalar da çelik kablolarla trol teknesine bağlanır. Deniz dibinin engebeli olmadığı yerlerde dip balıklarını avlamak için genellikle dip trolü kullanılır. Trol teknesinden denize bırakılan trol ağı, tekneyle sürüklenir ve ağ deniz dibini tarayarak yolunun üzerindeki balıkları toplar. Ağı sürükleme işi 1,5-3 saat kadar sürer. Sonra ağ bir vinç yardımıyla çekilir ve içindeki balıklar tekneye boşaltılır. Balıklar temizlenip yıkandıktan sonra, teknenin ambarında buzların arasına gömülerek saklanır. Bazı büyük ve gelişmiş trol teknelerinde balıklar temizlendikten sonra soğutma aygıtlarında dondurulur. Bu tür tekneler denizde daha uzun süre kalıp avlanmaya devam edebilir.

Bazı dip balıklarını avlamada kullanılan yöntemlerden biri de paraketedir. Kalın bir misina (olta ipi) olan paraketenin üzerinde aralıklı olarak dizilmiş 1.000'e yakın yemli iğne bulunur. Avlanma sırasında parakete deniz dibine bırakılır ve yeri şamandıralarla belirlenir. Parakete 24 saate bir denizden çekilerek yakalanan balıklar alınır ve iğnelerine yeniden yem takılır. Orkinos gibi bazı yüzey balıkları ise şamandıralara bağlanan su üstü paraketeleriyle yakalanır.
Dip balıklarının yakalanmasında çevirme ağları da kullanılır. Bu avlanma biçiminde önce balığın yoğun olduğu bölge ağlarla çevrilir, sonra balıklar ağın torba biçimindeki bölümüne doğru sürülür.

Yüzey balıklarının avlanmasında gırgır ve orta su trolü en çok kullanılan avlanma biçimleridir. Gırgırla avlanmada, balık sürüsü, suya dik indirilen ağla çevrilir. Daha sonra ağın alt bölümü, halatları çekilerek büzülüp kapatılır. Bir vinç yardımıyla gırgır teknesine çekilen ağın içindeki balıklar büyük kepçelerle ya da suyla pompalanarak tekneye alınır. Orta su trolünde ise, dip trolündekinden daha büyük bir ağ balıkların bulunduğu derinliğe bırakılır ve bir ya da iki tekneyle çekilir.

Deniz balıklarını avlamada kullanılan en eski yöntemlerden biri de dalyandır. Bu yöntem ilk çağlardan beri kullanılmıştır. Yakın tarihe kadar İstanbul'da Fenerbahçe ve Beykoz gibi pek çok yerde dalyanlar kurulurdu. Bu yöntemde, kıyıya yakın yerlerde ağla çevrili havuzlar oluşturulur. Havuzların ağzı açık bırakılır ve dalyanın içine balık girdiğinde ağız kısmı başka bir ağla kapatılır. Dalyandaki balıklar başka bir ağla toplanarak tekneye alınır.Palamut, lüfer, uskumru, istavrit gibi bazı balıkların avlanmasında galsama ağı (düz ağ) kullanılır. Genellikle 1 km ya da daha uzun olan galsama ağları, bir perde gibi asılı duracak biçimde denize bırakılır. Bu avlanma yönteminde ağ ya demir ağırlık bağlanarak bir ucu dibe indirilir ya da tekneyle su yüzeyinde sürüklenir. Bu sırada ağa doğru hızla yüzen balıkların başı ağın deliklerinden geçer, ama solungaçları (eski terimiyle galsamaları) takıldığı için delikten geri çıkamaz. Tekneye çekilen ağdaki balıklar silkelenerek dökülür.

Orkinos, uskumru, lüfer gibi bazı balıklar suda parıldayan herhangi bir şeyi yem sanırlar. Bu tür balıkları avlamak için ucunda üçlü iğneler bulunan ve biçimi küçük bir balığı andıran parlak metal kaşık'lar kullanılır.
Balıkların değerlendirilmesi
Balıkçıların yakaladığı balıklar çeşitli biçimlerde değerlendirilir. Taze olarak tüketilecek balıklar, ya kıyıya gelir gelmez müşterilere satılır ya da buzlarla kasalara yerleştirilerek iç bölgelere gönderilir. Balıklar dilimlendikten ya da fileto çıkarıldıktan sonra dondurularak özel ambalajlar içinde satılır. Özellikle sardalye, orkinos (ton balığı), hamsi ve sombalığı konserve olarak işlenir.

Bazı ülkelerde ringa, morina ve mezgit tütsülenerek saklanır. Türkiye'de torik denen iri palamutlar iyice temizlenip tuzlanarak lakerda yapılır. Uskumru ise tuzlanıp güneşte kurutulduktan sonra çiroz halinde tüketilir. Hamsi gibi bazı balıklar pişirilip öğütülerek un haline getirilir. Balık unu çiftlik hayvanları için yem olarak ya da gübre olarak kullanılır.

Bazı balık türlerinin pullarından yapay inci ve sedef yapılır. Köpek balığı ve morina derisi çanta, ayakkabı ile eldiven yapımında kullanılır; ayrıca tutkal elde edilir. Morinanın karaciğerinden çıkarılan yağ ilaç sanayisinde değerlendirilir.
Balık üretimi
Çinliler İÖ 3000 yıllarında, tuzlu su doldurulmuş havuzlarda kefal üretiyorlardı. Eski Romalılar da havuz ve akvaryumlarda sazan ve tatlı su kefali yetiştiriyorlardı. Bu yöntemlerle balık yetiştirme orta çağın sonlarına kadar sürdürüldü, ama bu tarihlerde terk edildi. Ancak 19. yüzyılda, Fransız hükümetinin balık üretimini başlatmasıyla yeniden gündeme gelebildi.

Bugün dünyanın birçok ülkesinde, sofrada tüketilmek üzere büyük çapta balık üretimi yapılmaktadır. Havuzlarda en çok sazan, alabalık ve sombalığı üretilir. Havuzlarda ayrıca soyu azalan balık türleri de yetiştirilmektedir. Tatlı su balıklarının üretiminde iki ayrı yöntem uygulanır. Örneğin sazan, besinini sudaki doğal ortamdan sağlayabileceği büyük göletlerde üretilir. Alabalık üretiminde, dar ve uzun ya da yuvarlak bir havuzdaki küçük bir alanda çok balık bir arada tutularak daha iyi sonuç alınır. Ama bu havuzlarda balıkların yemle beslenmesi ve gerekli oksijeni sağlayabilmek içinde suyun belirli aralıklarla değiştirilmesi gerekir. Başta Japonya olmak üzere çeşitli ülkelerde tuzlu su balıkları için denizlerde de üretim çiftlikleri kurulmuştur.

İstiridye, midye ve pavurya gibi öbür deniz hayvanları da bazı kıyı sularında yetiştirilmektedir. Doğal yolla üremiş larvalar ya da deniz üretim çiftliğinde yetiştirilmiş yavrular, uygun koşullara sahip bir ortama bırakıldığında çoğalabilir. Bazı Uzakdoğu ülkelerindeki deniz çiftliklerinde büyük çapta teke ve karides üretilir.

Dünyada ve Türkiye'de ticari balıkçılık

Ticari balıkçılık 15. yüzyılın sonlarında ortaya çıktı. Sonraki iki yüzyıl içinde de büyük bir balıkçılık sanayisi oluştu. Yakalanan balıkları işleyen, çeşitli aygıtlarla donatılmış büyük balıkçı filoları kuruldu.

Ne var ki aşırı avlanma zamanla balıkçılığı tehdit etmeye başladı ve günümüzde ciddi bir sorun haline geldi. Bazı avlanma biçimleriyle yavru balıkların ya da yumurta dökmeye hazırlanan dişilerin de yakalanması, birçok balık türünün soyunu tükenme noktasına getirdi. Günümüzde bu sorunu aşmak için birçok ülkede avlanacak balık miktarını kısıtlamak ve üreme mevsiminde balık avını yasaklamak gibi önlemler alınmaktadır.

Türkiye, üç yanı denizle çevrili olmasına ve bir iç denizin bulunmasına karşın, balıkçılıkta gelişmiş bir ülke değildir. Avlanan balık miktarı yılda 400 bin tonu biraz aşar; bunun yaklaşık 240 bin tonu hamsi, 20 bin tonu kefal, 20 bin tonu sardalye, 15 bin tona yakını da istavrittir. Tatlı su ürünleri üretimi ise 50 bin ton dolayındadır.

17 Mart 2010 Çarşamba

Hesap makinesi



20 Ekim 2009 Salı

Can yelekleri


Can Yeleklerinin Özellikleri


Can yelekleri, YÜZDÜRÜCÜLÜK esasına göre imal edilirler. Yüzdürücülük terimi hakkında kısa bir açıklama, ufkumuzu genişletecektir.

Suyun kaldırma kuvveti sayesinde cisimlerin, karadaki ağırlıkları ile sudaki ağırlıkları farklıdır. İnsan vücudunun önemli kısmı sıvıdan ibaret olduğu için, yoğunluğu, suyunkine yakındır, bu nedenle vücudumuz zaten “yüzme”, yani suyun üzerinde kalma eğilimindedir. Karada 80 kg. gelen bir insan, çenesine kadar suya girdiğinde, karadaki ağırlığının yaklaşık yüzde 10’u gelir. Yani 80 kg.lık bir insan, yüzerken yaklaşık olarak 8 kg., 100 kiloluk bir insan da denizde yaklaşık 10 kg.dır. Bu durumun istisnaları vardır ancak genel kural budur. İnsanın akciğerleri hava ile dolu olduğundan, vücudumuz kendi kendine fazladan yüzdürücülük de sağlamaktadır. Ancak bu can yeleğine duyduğumuz ihtiyacı ortadan kaldırmaz, zira suyun üzerinde kalmak, her vücut için (kemik yoğunluğu, yağ dokusu, üzerindeki ağırlık vb. nedenlerle) aynı kolaylıkta olmaz ve insan, tahmin ettiğinden çok daha kısa sürede yorulur.

Deniz suyu tuzlu olduğu için, tatlı sudan daha yoğundur ve kaldırma kuvveti çok daha fazladır. Bu nedenle göl, nehir, gölet gibi yerlerde, suyun kaldırma kuvvetinin düşük olduğu mutlaka göz önüne alınmalıdır.

Can yelekleri, kullanıldıkları yere göre, kişilerin üzerindeki giysilerin muhtemel ağırlıkları da göz önüne alınarak imal edilir. Ağır şartlar için üretilen can yeleklerinin yüksek yüzdürücülüğe sahip olmalarının altında, kişilerin üzerlerindeki kalın giysilerin ağırlıklarının hesaplanmış olması yatmaktadır.


PİYASADAKİ ÜRÜNLER

Can yelekleri dünya genelinde farklı sınıflandırmalarla ama aynı işlevlerle kullanıcıya sunulur. ABD’de, Sahil Güvenlik kurumunun belirlediği sınıflandırmaya göre can yelekleri, Tip I, Tip II, Tip III, Tip IV ve Tip V kategorilerinde beşe ayrılır.



Buna göre

TİP I, açıkdeniz hayat kurtarıcı/can yeleği (Off-shore Life Preserver ya da  Life Jacket) olarak isimlendirilir. Bu yelekler, bilincini tamamen yitirmiş kazazedelerin suda, yüzükoyun değil,  sırtüstü yatmalarını sağlar. Yüzme bilmeyen kişiler bu tip can yeleklerini rahatlıkla kullanabilirler. Tip I yeleklerin, dolgulu olanları bulunduğu gibi, basınçlı havayla şişmesini sağlayan tüplü modelleri de gün geçtikçe daha çok tercih edilmektedir. Tüplü modellerin tercih edilmesi, dolgulu modellere göre çok daha rahat kullanımlı ve hafif olmaları, kullanıcısına hareket rahatlığı sağlamalarıdır. Bir de, uçaklarda kullanılan, ağızla şişirilen modelleri vardır. Uçaklarda, basınçlı gaz bulundurulması sakıncalı olduğundan, bu modeller tercih edilir.

Tip I yelekler, 40 kg.dan ağır yetişkinler ve 40 kg. altındaki çocuklar için iki tipte üretilir.

Tip I can yelekleri, yetişkinler için en az 10 kg., çocuklar için ise en az 5 kg. yüzdürücülük sağlamak zorundadırlar.



TİP II can yeleği, yardımın, göreli olarak daha çabuk gelmesinin mümkün olduğu bölgelerde kullanılmak üzere tasarlanmış, kazazedeyi sırtüstü çevirebilen modeldir. Ancak kazazedeyi, Tip I can yelekleri kadar  mükemmel çeviremez. Bu nedenle bilinçsiz kazazedenin kullanımı için çok uygun olmayabilir. Testler, Tip II’nin, zorlu şartlarda Tip I kadar iyi olmadığını göstermiştir.

Tip II can yelekleri, 40 kg.dan ağır yetişkinler, 22,5-40 kg. arası gençler, 13,5-22,5 kg. arası çocuklar ve 13,5 kg.dan hafif çocuk/bebekler  için olmak üzere 4 tipte üretilir.

Tip II can yeleği, yetişkinler için 7,5 kg., çocuklar için ise 3,2 kg. yüzdürücülük sağlamak zorundadır. Bu tipteki can yeleklerinin de dolgulu ve sıkıştırılmış havayla şişen modelleri vardır.



TİP III, aslında can yeleği değil, yüzme yardımcıları olarak imal edilir. Amaç, kullanıcının suyun üzerinde durmasına yardımcı olmaktır. Su kayağı, kano, balıkçılık ve kayak gibi etkinliklerde, kullanıcı çoğunlukla suya girdiği için tercih edilen modeldir. Ancak, kullanıcıyı sırtüstü yatırmak, başını sudan uzak tutmak gibi özellikleri yoktur ve çoğunlukla sakin suda etkindir. Bu özellik, can yeleği seçimi yapılırken göz önünde bulundurulmalı, su sporlarında bilinçsiz kazazedenin hayatını kurtarmak amacıyla değil, bilinçli ve yüzme bilen kişinin su üzerinde durmasına yardımcı olmak üzere tasarlandıkları her zaman hatırlanmalıdır.

Tip III yüzdürücülerin, minimum 7,5 kg. yüzdürücülükleri olmalıdır.



TİP IV, kazazedeye “atılan” tipteki yüzdürücülerdir. Kişinin üzerine giymediği, at nalı, simit ya da yüzdürücü minder gibi ürünler bu sınıfa girer. Can simitlerinin çevresine halat sabitlenmiştir ve standart olarak 51 cm., 61 cm. ve 76 cm. dış çapları olan üç tipte imal edilirler.  At nalı yüzdürücüler, genellikle yatlarda kazazedeye fırlatılmak üzere hazır tutulur. Kazazedenin “içine girmesi” kolaydır. Can simitleri, 2,5 kg.dan daha hafif olamazlar.

TİP IV yüzdürücü minderler, minimum 9,1 kg., simitler çapa bağlı olarak 7,5-14,5 kg.  yüzdürücülüğe sahip olmalıdır.



TİP V, özel amaç için üretilmiş ve onay alınmış kimi ürünlerdir. Hipotermiye karşı koruma sağlayan özel giysiler, trapez yelekleri, rüzgâr sörfü yelekleri bu türden sayılabilir. Ayrıca bu tipteki ürünler, etiketlerinde belirtilmek kaydıyla Tip I, II ya da III’teki ürünlerin performanslarını sağlayabilirler.



Avrupa’da satılan tüm yeni can yelekleri CE sertifikalı olmak zorundadır. AB dışı ülkeler de benzer standartlarını uygulamaktadırlar.  Uluslararası ISO standartları, yakında küresel anlamda tüm üretimi kontrol altına alacaktır. Şu anda Avrupa’daki standartlarda can yelekleri Newton(N) birimi üzerinden sınıflandırılmaktadır.



EN 393 (ISO 12402 – 5)        50N Yüzdürücü Yardımcısı: Kano, kayak, su kayağı gibi su sporlarında, kullanıcının su üzerinde kalmasına yardım eden, yüzme bilmeyenlerin kullanmaması gereken, bilinçsiz kazazedenin hayatını kurtarmak üzere tasarlanmamış ürünlerdir. Minimum 5 kg. yüzdürücülük sağlarlar. Kullanımı rahattır ancak kullanıcısını sırtüstü çevirme yeteneği yoktur.



EN 395 (ISO 12402 – 4)        100N Can Yeleği: Yüzme bilmeyenlerin de rahatlıkla kullanabileceği, bilinçsiz kazazedeyi sırtüstü çevirme özelliğine sahip, minimum 10 kg. yüzdürücülük sağlayan can yelekleridir.



EN 396 (can y 150nISO 12402 – 3)        150N Can Yeleği: Standart can yeleğidir. Minimum 15 kg. yüzdürücülük sağlar. Yüzme bilen ve bilmeyen denizciler için uygundur. Her ne kadar bilinçsiz kazazedeyi sırtüstü çevirmek için tasarlanmış olsa da, üzerine giyildiği su geçirmez giysilerde sıkışmış hava varsa, bu görevini yerine getirmekte zorlanabilir. Hayat kurtarma özelliği olan bu can yeleğinin dolgulu modelleri, hareketi kısıtlayıcı olduğundan, genellikle gazlı modelleri tercih edilmektedir.





EN 399 (ISO 12402 – 2)        275N Can Yeleği: Minimum 27,5 kg. yüzdürücülük sağlayan bu hayat kurtarıcı, nasıl bir giysinin üzerine giyilmiş olursa olsun, kazazedeyi sırtüstü çevirebilir. Çok zor şartlarda görevini yerine getirebilen bu can yeleği, iri olduğu için gazla çalışanları kullanılmaktadır. Ancak deneyimler, şiştikten sona hareketi kısıtlayıcı özelliğinin, kazazedenin can salına ya da bota tırmanmasını güçleştirdiğini göstermiştir.





ÇOCUK CAN YELEKLERİ İÇİN UYARI: 50N-150N olan çocuk can yelekleri de çocuklara uygun boylarda üretilirler. Çocuklar için can yeleğinde dikkat edilmesi gereken en önemli nokta, DOĞRU BOYDA olanın kullanılmasıdır. Çocuk can yeleği, onu giyecek çocuğun boyuna tam uymalıdır. “Büyüyene kadar giyer, o yüzden biraz büyüğünü alalım” şeklinde düşünmek KESİNLİKE yanlıştır.



Türkiye’de ise, özel teknelerde can yeleği bulundurmak zorunludur. Bu can yeleklerinde SOLAS şartı aranmasa da CE ve/ya da SOLAS sertifikalı ürünler tercih edilmektedir.





can yelegi  CE sertifikalı, EN 395 standardına uygun, 100N can yeleği satın almak için tıklayınız


Eğer bulunduğunuz yerde göl veya dere var ise burada yüzerken dikkatli olmalısınız Bu yerler güzel olsa bile tehlikeli olabilir Kıyıdayken sığı görünse bile aniden derinleşebilir Ayrıca göller içinde keskin taşlar ve kırık şişe parçaları barındırabilir Bu yüzden ayaklarınızı koruyacak deniz ayakkabısı giymelisiniz ve her zaman için bir büyüğün gözetiminde yüzmelisiniz

Yabani otlar da iyi bir yüzücüyü bile tuzağa düşürebilir Eğer panik yapar ve kendinizi hızla çekerseniz daha fazla düğümlenebilirsinizBunun yerine yavaşça kollarınızı ve bacaklarınızı sallayıp otlardan kurtulmaya çalışın yada yardım çağırın
Eğer sandalla geziyorsanız can yeleği giymeyi unutmayın İyi bir yüzücü olsanız bile sandalın devrilmesine sebep olacak birşey olabilir
Plaj
Plajda güneşli bir güne karşı koymak çok zordur Kim suda oynamak, kumdan kaleler yapmak istemez ki? Fakat sakin ve huzurlu görünse bile deniz tehlikeli olabilir Denizin gücünü hiçbir zaman hafife almayın Deniz havuz gibi değildir Çok büyük olduğu için başınız belaya girdiğinde görülebilmeniz zordur Akıntılar çok kuvvetlidir ve yüzücüleri onlar bile anlamadan kıyıdan sürüklerler Eğer akıntıya kapılırsanız kesinlikle akıntıya karşı yüzmeyin Bunu yerine akıntıya paralel olarak yüzüp,akıntının durduğu yerden itibaren kıyıya geri dönün
Su Parkları
Bazı su parklarının dalgalı havuzları vardır Eğer cankurtaran varsa ona, yoksa yetkili birisine havuzun yüksekliğini sorup öğrenin veya işaretlere bakın
Suda Güvenli
Balıklar suda yaşamaya elverişlilerdir fakat insanların nefes almak için havaya ihtiyaçları vardır İnsanlarınciğerlerine çok fazla su gittiğinde boğulurlar Çünkü bu durumda ciğerler beyne ve vücuda yeteri kadar oksijen taşıyamazlar Boğulma,14 yaşın altındaki çocuklar arasında ikinci büyük ölüm sebebidir Boğulma çok çabuk gerçekleşen bir durumdur (bazen kafanız suyun altına girdikten 2 dakika sonra bile gerçekleşebilir) ve genellikle birisinin yardım etmesi için çok az bir zaman vardır Birçok boğulma çocukların yanlışlıkla havuza düşmesiyle gerçekleşiyor Fakat kazalar her yerde olabilir bunun için de suda güvenli olmayı bilmeniz gerekiyor
Yüzme Havuzları
Havuza dalmak ve güneşin altında eğlenmekten daha iyi ne olabilir? Ama havuz kenarlarının ve altının betondan veya sert madelerden yapıldığını asla unutmayın.Kaymak yada düşmek acı verici ve tehlikeli olabilir Havuzun kenarlarındaki rakamlar dikkatinizi çekti mi? Bunlar derinlik işaretleridir ve size havuzun derinlik ölçüsünü verir Bunlara havuza atlamadan önce bakmalısınız ve unutmayın sadece dalış platformundan atlamalısınız Bir büyüğünüz suyun yeterince derin olduğunu söylemediği sürece havuzun kenarından dalmamalısınız Su düşündüğünüzden de sığ olabilir Eğer dibe vurursanız boynunuzu incitebilirsiniz Havuzun su sıcaklığını dalmadan önce test edin çünkü soğuk su vücudunuzu sarsıp kan basıncınızı ve kalp atışlarınızı yükseltebilir Bağırmak için yanlışlıkla ağzınızı açıp su yutabilirsiniz Ayrıca soğuk su kaslarınızı yavaşlatıp yüzmeyi zorlaştırır

Tavsiyeler
-Sizin için güvenli olan bir derinlikte yüzün
-Eğer yüzme öğreniyorsanız sığı yerlerde kalın
-Radyo ve diğer elektrikli aletleri havuzdan uzak tutun
-Kaza yada yaralanmalara karşı her zaman bir arkadaşınızla yüzün
-Alkol kullanan insanların havuza girmesine engel olun
-Herzaman için yemekten sonra 30 dakika bekleyin
-Eğer hasta yada yorgunsanız yüzmeyin
-Eğer yağmur yağıyor,gök gürüldüyor veya şimşek çakıyorsa havuzdan uzak durun
-Havuzun çevresindeki ıslak alanlarda koşmayın
-İnsanları ittirmeyinYanlışlıkla onlara yada kendinize zarar verebilirsiniz
-Yüzerken sakız çiğnemeyin,birşey yemeyin çünkü tıkanabilirsiniz
-Havuz kurallarına her zaman uyun
-Uyarı bayraklarını ve tehlike işaretlerini kontrol edin
-İskeleden ve dalış platformlarından biraz uzakta yüzün
-Eğer kıyıdan uzakta yüzüyorsanız aynı yolu geri döneceğinizi hesaba katın
-Hiç kimsenin sizi zor bir duruma sokmasına izin vermeyin
-Şakadan tehlike varmış gibi yapıp yardım çağırmayın
-Yanlız yüzmeyin
-Plajda cam şişe bulundurmayın
-Eğer yüzme bilmiyorsanız can yeleği giyin
-Su kayağı yapmaya başlamadan önce bütün açıklamaları okuyun Yeterince uzun olduğunuzdan, yaşınızın uyduğundan ve suda kaymanızı problem yapacak herhangi bir ilaç tedavisi görmediğinizden emin olun
-Su kayağında önünüzdeki kişiyi güvenli pozisyona geçene kadar bekleyin
-Her zaman yüzünüz yukarı gelecek şekilde kayın

DEMİRLEME YERİNİN SEÇİMİ

Demir yeri mevcut ve muhtemel rüzgarlara ve bunların yaratacağı denizlere karşı azami derecede korumalı olmalıdır.

Acil bir durumda ve gece karanlığında kolayca derin denize çıkabilecek manevra alanına sahip, kaya ve sığlıkların tekneyi hapsetmediği bir yer olmalıdır.
Tercihan gece karadan esen kuvvetli rüzgarların ve civarnaların, tekne tararsa sığlık ve kayalara değil, tekneyi derin denizlere ve açığa sürükleyeceği konum seçilmelidir.
Birden derinleşmeyen tatlı eğimde geniş bölgeler tercih edilmelidir.
Pilot kitaplarda gösterilen mahaller ve iyi tutan zemine sahip yerler tercih edilmelidir.
Seçilecek demir yerinin derinliği teknedeki zincir veya halata yeterli kalomayı verebilmeye uygun olmalıdır. En makbul demirleme derinlikleri 3-6 metre arası derinliklerdir. Tatlı bir eğime sahip etrafı geniş yerler en uygun mahallerdir.
Tekne değişik yönlere salsa dahi mevcut su üstü engellerden (ada, tekne, şamandıra, rıhtım vs)den uzak kalmalıdır.
Tekne saldığında su altı engellerden (kaya, sığlık vs)uzak kalmalıdır.
Tekne saldığında diğer demirlemiş teknelere çarpmamalı, rüzgar döndüğünde veya tekneler çeşitli yönlere döndüğünde, çapanızdan teknenize kadar ki metre yarıçaptaki bir bölge diğer teknelere çapariz vermemelidir. Burada ayni rüzgar yönüne dönen farklı yapıdaki teknelerin farklı davranış ve dönme hızları gösterebileceğini unutmayalım. Örneğin Rüzgarın yön değiştirmesi ile ahşap ve ağır bir tekne ile hafif bir fiber tekne birbirine paralel dönmeyebilir. Fiber ve salmasız bir tekne daha önce dönerek ağır hareket eden ahşap teknenin üzerine düşebilir.
Tekne taramasının fark edilmesini sağlayacak, karadan alınabilecek bir kerterizi olan bir nokta tercih edilmelidir.

ÇAPA ATMA VE TUTTURMA MANEVRASI
Bir üst maddeye uygun olarak göze kestirilen bölgeye ve noktaya doğru rüzgar baş bodoslamadan alınarak, rüzgar üstüne 1-2 knot hızla gidilir. İstenilen noktaya yaklaşıldığında hız kesilir ve neredeyse durulur, dümendeki kaptanın at komutu ile baş üstündeki yardımcı, çapayı bırakır. Genelde ırgat tipine göre çapa birkaç çeşit atılabilir:
Irgatı boşlayarak, çapayı serbest düşürülerek
Manual olarak ırgattan başüstüne alınmış 10-15 metre zincir kalomasını, çapayı elle atarak peşinden sürükleterek. (Bu atış şekli, atma ve çekmesinde selenoid kontrollu anahtar kullanan elektrikli ırgatların yavaş hareketi dolayısı ile hız istenen ve etraftaki darlık neticesinde tam hedeflenen noktanın vurulması gereken, teknenin rüzgardan salmasının istenmediği durumlarda kullanılır)
Etrafı boş, sıkışık olmayan bölgede selenoidin kendi hızında yavaş yavaş bırakılarak.
Çapa atılır ve genelde derinliğin(kendi deneyimim-kaloma zincirse)1.5-2 misli bir kaloma ile tekne geri harekete başlatılarak yavaşça zincirin boşu alınarak çapa sürüklenir ve zemine tırnak takması gerek boş zincirin gerilmesinden, gerekse tekneyi tutmasından gözlenir.
Tekne geri harekete iki türlü başlatılabilir:
Rüzgar kuvveti yeterli ise motor boşta, rüzgarda geriye sürüklenmesine müsaade edilerek.
Motor gücü ile tornistan yapılarak.
ÇAPA TUTTURMA
Genelde Danforth ve admiraltı çapalar dibi tuttuklarını ilk tırnak geçirişlerinden itibaren sert bir tutuş (silkme)hissettirerek belirtirler. Buna mukabil pulluk tipi çapalar bilhassa eriştelikte, bruce tipi çapalarda kumluk ve sert kumluk alanlarda ilk başta zemine ilk tırnak takmalara bunlar kadar sert cevap vermezler. Bu tip çapalar yan düşmüş şekillerde de tutarlar veya tutar görünürler.
Deniz dibinin görülmediği alanlarda çapanın zemine dalıp dalmadığı gözle görülemez. Müsait denizlerde ve yazın ben şnorkelle çapa üzerine yüzer ve çapayı incelerim. Tabi olarak bu soğuk deniz ve hava şartlarında, bulanık ve derin denizler için geçerli olamaz . Dibi görünür sularda çapayı takip etmenin en iyi yolu çapanın beyaza boyanmasıdır. Tavsiye ederim.
Çapanın tuttuğu iki türlü kabul edilir.
Tırnak takması sert davranışlı olan çapların bu sert davranışı göstererek tekne hareketini durdurduğunda,
CQR ve Bruce tipi çapaların zinciri gerdiğinde veya tekneyi tuttuğunda.
Not: Tam oturmamış CQR ve bruce tipi çapalar tekne onları gerip oynattığında zemine yavaş yavaş da işleyebilirler. Dolayısı ile zinciri gerdiği anı tuttu addedip zincir kaloma vererek kaloma serilmeye başlanabilir. Bu genelde şansa bırakılan bir tutuş şeklidir düşük rüzgar şiddetlerinde başarılı olabilir. Garantili yol tuttuğuna inanılan demirin yumuşak bir tornistan artışı ile gerilerek zemine geçirilmesi ve tutmasının test edilmesidir. Sonunda demir full tornistanla denenir.
Her tekne tornistanda zincire motorunun gücü ile orantılı bir kuvvetle asılır.
Alargada geceleyecek teknelerin motorla çapa oturtması yapmasını önemle tavsiye ederim. Burada bilhassa deplasmanlarına gore düşük motor güçlerine sahip yelkenli teknelerin tornistan güçlerinin düşük, dolayısı ile çapalarına bindirip deneyebilecekleri asılmaların rüzgar yükü tablomuzdaki çok düşük rüzgar yüklerine tekabül ettiği kolayca görülebilir. (bknz rüzgar yükü yazımız) Örneğin 10 metre boyunda 25 BG motora sahip full deplasman bir tekne full tornistanda ancak 225 Kg asılabilmektedir ki, bu da çapamıza bindirebildiğimiz deneme yükümüzün 15 knotluk bir rüzgarın yaratacağı asılmaya eşdeğer olacağını göstermektedir. Ancak bu deneme her zaman şans almaktan daha iyidir ve gece alargada kalacak her tekne tarafından uygulanmalıdır. Burada dikkat edilecek bir husus çok hızlı tornistan yapmamaktır. Çapaların ilk tırnak takmasını müteakiben çok sert yapılacak tornistanlar çapanın yerden kopa kopa kaymasına ve teknemizin metrelerce kaymasına sebep olur. Tornistan hareketi çok yavaş başlamalı ve çapayı yere yavaş yavaş gömmeye çalışmaya yönelik olmalıdır.

Yine de çapanın tutmasının bir şans işi olduğuna bazen bir defada bazende beş defada tutacağına inananlardanım. Tecrübeli kaptan acemi görünmekten korkmaz, defalarca dener, çapasının tuttuğundan emin olup huzur bulmaya çalışır. Bir defada tutturma kompleksini yenmiş kaptan tecrübeli olandır.
Not: Ege ve Akdenizde gördüğüm değisik bir demirleme şeklinden bahsetmeden geçemeyeceğim.
Bu çeşit çapa atmada tekne rüzgarı iğnecikten alarak rüzgaraltına harekette iken çapasını atar ve ileri hareketle ardında kalan zinciri ve çapayı çekip takmaya çalışır. Taktıktan sonra kalomayı ileri doğru vermeye devam eder ve boşa alır. Tekne boşta rüzgaraltına salar ve durur. Bu tip demirleme teknik olarak kolay ancak kendi teknemde denemeye cesaret edemeyeceğim bir uygulamadır. Zincir üzerine yürüyen tekne her an zincir tahribatına maruzdur. Bu tip demirleyen teknelerin karinalarının, tekne zincir üzerinde yürüdüğü için nasıl tahrip olmadıklarına, kaptanların bu riski nasıl aldıklarına hala akıl sır erdiremedim. Tek düşünebildiğim teknesi ahşap ve görmüş geçirmiştir. Bir kaç ilave sıyrık birşey farkettirmeyebilir.
KALOMA VERME
Bu konuda çok şey söylemek istemiyorum. Kısaca derinliğin bir kaloma boyu sayıldığından hareketle zincir kullanan teknelerde minimum 3 :1 kaloma, Zincir+ip kullanan teknelerde 5:1, sadece ip kullanan teknelerde 7:1 kaloma bırakmasını öneririm. Kaloma miktarı çapa tutma kuvvetini direk olarak etkilemektedir. Bazılarımızın diyebileceği "tekneyi çapa değil zincir tutar" değimini yanlış irdeleyerek çapanın tutmasını geri plana atmamak lazımdır. Serilmiş zincirin yükaltında zeminden kalkacağını unutmayalım. Kalkan zincirin asılma kuvvetinin, çapaya kadarki kalkmayan kısmının zemin üzerindeki sürtünme kuvvetini yendiği anda( kalan zincir kalkmadığı halde) çapanın tüm yükü almaya başladığını unutmayalım. Dolayısı ile bu noktadan itibaren çapa teknik olarak tüm rüzgar yükü eksi kalkmayan zincirin sürtünme kuvveti kadar bir yükü taşımaya başlamıştır. Bunu bir örnekle canlandırmak isterim. Örneğin 30 metre zincir kaloması verilmiş bir tekne düşünün, Rüzgar yükü dolayısı ile zincirin 20 metresi kalkmış, 10 metresi hala yerde.
Birçok kişi 10 mt lik kısım yerde yani çapaya yük gelmiyor, yani diğer deyimle tekneyi zincir tutuyor diyebilirler. Ancak teknik ve gerçek böyle söylemez. Bu teknenin zincirini çapa kilidinden ayırırsanız, tekneniz muhtemelen 30 metre zinciri alıp gidecektir. Çünkü 10 metrelik bir zincirin yerde sürünme rezistansı, tekneyi tutmaya yetmeyecektir. Dolayısı ile çözüm doğru kalomanın verilmesinden geçer. Kaloma miktarının çapanın tutma gücünü nasıl etkilediğini aşağıdaki tablodan görebilirsiniz. Örneğin bir çapa tutma gücünün %100 ünü 10:1 kalomada verirken 2:1 kalomada ancak gücünün %10 unu verebilmektedir.

Ebedi takvim

Ebedi Takvim






 
 
 

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı